İstanbul’a sahip çıkmak nasıl olur?

 

Söyleşi: Fahri Sarrafoğlu

İstanbul Kültür Elçileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nedret Apaydın ile “İstanbul Kültürü” üzerine konuştuk.

İstanbul’u nasıl anlatırız ve İstanbul’a sahip çıkacak nesli nasıl oluştururuz?

 

30 BİN YABANCI ÖĞRENCİYE DOKUNMAMIZ LAZIM
İstanbul özelinde de 30 bin tane uluslararası öğrenci var. Ne demek? Dünyanın 150 ülkesinden İstanbul’a okumaya gelen bir üniversite, yüksek lisans ve doktora için öğrenci. Bunlar bu şehre geliyorlar, okuyorlar ve gidiyorlar. Bunlara biz dokunmamız lazım. Bizim kültürümüzü anlatmamız lazım. İçişleri Bakanlığı ile beraber bir proje yaptık. İstanbul Üniversitesi’nden bir kısım öğrenciyi kültür elçisi yapmak için seçtik. 3,5 aylık çok yoğun bir programla bizim yemeğimizi, müziğimizi, geçirecek yerlerimizi, ok atmayı gösterdik. Hepsini kültür elçisi yaptık. Şu anda 43 ülkede bizim, halen İstanbul’da bir kısmı mezun oldu. Halen irtibatımız var. Yani bu sürekli de artacak. Bunları gittikleri yerde de İstanbul kültürünü götürecekler. İstanbul’daki nezaketi inşallah.

İSTANBUL’DA YAŞAMA SANATINI ANLATMALIYIZ

İstanbul’da yaşayan, Suriyeli misafirlerimiz içinde bir eğitim var mı? Mesela gece düdük çalmalar, gece 1-2’ye kadar lokantadan açık olması, nargile vb. İstanbul’a yakışık olmayan görüntüler görüyoruz, motosikletler. Bunlarla ilgili derneğimizin bir çalışması olacak mı?

Çok isabetli bir soru oldu. Bu tam zamanı oldu. Bu konuda en büyük derdimiz şu. İstanbul’da evet. Yine dünyanın 100’den fazla ülkesinden bu ülkede sadece Suriyeli değil, Türkmenistan’dan tutun Afrika’ya kadar birçok ülkeden gelmiş misafirlerimiz yaşıyor burada artık. Kalıcı hale geldiler. Ama elbette ki İstanbul’un kültürü onların geldiği yerlerin kültürünün daha üstünde. Burada başka bir şehir, başka bir medeniyet var. Uyum sağlamaları zor. Devletimiz her türlü ihtiyaçlarını gideriyor. Okullara öğrenci olarak alıyor.
Fakat bu insanların şehir kültürüne uyumu konusunda ciddi problem var. Biz bu konuda özellikle şehir yöneticilerine örneğin kaymakamlıktaki müdürler, belediyedeki müdürler olabilir. Milli eğitimdeki müdürler olabilir.  Mültecilerin, misafirlerin bu şehirdeki şehir kültürüne uyumu konusunda uluslararası bir sempozyum yapalım dedik. Biz bunun bir tanesini Gaziantep’te yaptık. Rektörlüğü, valiliği, ülke başkanlığı, belediye başkanlığı hep beraber. Gaziantep ve İstanbul Türkiye’de en önemli iki şehir bu manada sorun yaşama anlamında. Tabii bunu daha iyi oldu önce orada yapmamız. Ha bu arada provasını yaptık biraz tecrübe kazanmak diyorsunuz. Yani Antep gibi bir yer için muhtemelen kullanmak doğru olmaz.

Özellikle Fatih ile ilgili bir çalışma var mı?

İstanbul’da bunun çalışmasını proje olarak tamamladık. Öncelikle Büyükşehir Belediye’mizden bir yapalım mı dedik. Sağ olsun Fatih Belediye Başkanımız sahip çıktı. Biliyorsunuz dedi ki ya bizim en önemli İstanbul’un merkezi Fatih yapalım. Dedim ki başkanım yapalım. İnşallah bu hafta kendisiyle bu konuyu görüşüp hayata götüreceğiz. Yine şöyle düşünüyoruz. Bütün Türkiye veya bütün İstanbul çapında değil. Modül modül gidelim. Yani bir başarı yakalayalım sonra onu İstanbul’a taşıyalım sonra onu Türkiye’ye taşıyalım diye düşünüyoruz. Bu söylediğiniz manada bu çok büyük bir ihtiyaç. Bu insanların uyumuyla alakalı ciddi problem var. Bu konuda bir polisimiz, bir öğretmenimiz, bir okul müdürümüz, bir tapu müdürümüz bunlar nasıl davranacaklarını bilmiyorlar. Sadece herkes bir şekilde anlaşıyor ve gönderiyor onları. Bunu çözmemiz lazım.

İSTANBUL AKADEMİSİ KURULDU

Sadece yabancılar değil Türkiye’nin değişik illerinden gelenler için de proje var mı?

Burada çok önemli bir şey yine ifade ettiğiniz sözlerinizden. Aslında Türk rakamlarına göre söylüyorum. İstanbul’da bir yıl içerisinde 400 bine yakın insan geliyor. Yine 400 bine yakın insan göç ediyor. Bizim kendi insanımızdan bahsediyorum. İstanbul’da emeklilik, askerlik veya iş bulma veya evlenme gibi. Değişik vesilelerle İstanbul’a gelen ve İstanbul’a giden insan var. İstanbul’da çok ciddi bir sirkülasyon var.
Bu manada şehir kültürünü etkileyen meselelerden bir başkası için söyleyeceğim. Şimdi üçüncü olarak da İstanbul Akademisi’ni kurduk. İstanbul Akademisi şehir kültürünü nasıl yaşanabilir hale getirdi diyoruz deminden beri. Biz sokakta her bir insanımız İstanbul’da 15 milyondan fazla insan yaşıyor. Her bir insanımızı çevirip hepsini etkilememiz mümkün değil. Ne yapmamız lazım? Onları etkileyen toplumun bir üst tabakası var. Öğretmenler bir, imamlar iki, muhtarlar üç, memleket derneği yöneticileri dört.

İSTANBUL’DA 6 BİN DEN FALA MEMLEKET DERNEKLERİ VAR

Özellikle memleket dernekleri var, hala İstanbulluyum demeyen insanlarımız var?

Bakınız memleket dernekleri İstanbul’da 6.335 tane memleket derneği var. Burası İstanbul, burası Kastamonu değil, burası Sivas değil, burası Siirt değil, burası Trabzon değil. Buraya geldiğinizde o kültürleri orada bırakın. Burada yaşamayın. Bu çok önemli bir şey. Memleket derneklerimiz çok önemli. Güzel işler yapıyorlar. Vatandaşlarımızın sıkıntılarını çözüyorlar. Hemşerilerin ancak bir başka kötü bir şey ortaya çıkıyor. Trabzon’dan gelmişse burayı Trabzon zannediyor. Siirt’ten gelmişse burayı Siirt zannediyor. Kars’tan gelmişse Kars zannediyor. Bizim Kastamonu’dan gelirse Kastamonu zannediyor.
Burası İstanbul. Yenikapı’da, Maltepe’de yapılan sürekli memleket hemşeri etkinlikleri bu manada bize artıdan çok ilaç gibi eksi zararı var. Onun sebebi de şu. Burası halen Sivas zannediyor. Şu anda Sivas etkinlikleri dün bitti. Burası Sivas değil. Burası İstanbul. Sivaslılar sürekli Sivaslılarla görüşürse, Sivas etkinlikleri sürekli devam ederse, Sivaslılar Sivaslı derneklerine sürekli gidip gelirse İstanbullu olamaz o zaman. İstanbul’un kendine ait bir kültürü var. Dolayısıyla bu manada biz dedik ki memleket derneği yöneticilerimizi, imamları, öğretmenleri ve muhtarları mutlaka İstanbul kültürü eğitiminden getirelim. Bunları güzelce yapalım.

KADIN VE ŞEHİR: KADININ ROLÜ ÖNEMLİ

Öncelik kültür elçisi yetiştirmeliyiz o zaman değil mi?

Önce bunlar kültür elçisi olacak çünkü bunların sözleri çevresini etkileme güçleri çok fazla. Biz onların kültür elçisi yapacağız. Bir berat vereceğiz inşallah. Çalışmaların tamamı teorik anlamda ve pratik anlamda tamamlandı. Şimdi uygulamaya başlıyoruz. Son dört olarak da çok fazla var ama önemli açısından dördüncüyü de söyleyeyim. Şehir kültürünün oluşmasında kadının rolü. Kadın ve şehir. Bir kadın beş kimlik. Kadının anne olarak, eş olarak, evlat olarak, iş dünyası ve komşu olarak beş tane ayrı kimliği var.
Dolayısıyla eşini, çocuklarını, akrabalarını, komşularını değiştiren, dönüştüren temelde kadın. O zaman kadının donanımı, yetişkinliği, şehir kültürüne uyumu iyi olmalı ki bu bahsettiğimiz çevresindeki beş kitleyi de, olumlu etkileyebilirsin. Biz de diyoruz ki şehir kültürünün yaşanmasında kadının rolü.
Yani şehir ve kadın. Bu projenin tamamını hazırladık. Şimdi bu hafta, iki sene hafta kendileriyle KADEM biliyorsunuz. Çok önemli bir vakfımızdır. Kendileriyle temasa geçtik. Kendileri de aradılar. Önümüzdeki hafta inşallah bir araya geliyoruz. Bu projeyi beraber yapacağız. Kadın çok önemli.

MEDENİYETİMİZİN ZİRVE NOKTASI İSTANBULDUR

İstanbul’a sahip çıkma İstanbul nezaketi üzerine neler söylenebilir?

Bu belki de en önemli konu bu. Türkiye’nin en önemli konularından bir tanesi bu. Sayın Cumhurbaşkanımız da ısrarla söyledi. Kültür dediğimiz şey hayatın kendisi. Bizim yaşam modelimiz kültür dediğimiz şey. Yani eğitimin önünde, sağlığın hepsinin önünde. Çünkü kültürel hayatınız, medeniyetiniz iyi değilse efendime söyleyeyim diğer her yerde gidip doktoru döversiniz. Öğretmene saldırırsınız. Çocuğunuzla ilgilenmezsiniz. Eşinizi döversiniz vesaire. Hayatın her alanda problemler çıkmaya başlar. Bu bir. İkincisi ben gecelerde Twitter’da paylaşmıştım. Yani bu biraz önce konuştuğumuz konuyu. İstanbul’da hemşehrilerimiz biraz daha dikkatli olsunlar.

İstanbul kültüründen haberdar olmayan bitip giden bir ömür görüyoruz.

İstanbul’a gelen herkes İstanbul’un kültüründen haberdar olsun, yaşamaya çalışsın demiştim. Bana bir cevap yazmıştı. Demişti ki efendim biz de Siirt’e Batman’a gittiğimizde Batman’lı gibi davranalım. Ben de o cevap tabii ki çok düşünülmeden verilmiş bir cevap. Ben de onları sırada buradan tekrar ifade etmeye çalışıyorum. Bizim İstanbul’dan kastımız Türkiye’nin 81 ilinden biri İstanbul değil.
Coğrafi anlamda İstanbul değil. 5400 kilometre karelik İstanbul değil. Bizim İstanbul’dan kastımız medeniyetimizin zirve noktası İstanbul. Kültürümüzün yaşandığı yer İstanbul. Temsilcisi İstanbul. Yani biz İstanbul’un ilçelerinden bahsetmiyoruz.
Bağcılar, Çatalca, Çekmeköy’den bahsetmiyoruz. Biz İstanbul kültüründen bahsediyoruz. Bu kültür biraz önce sözün en başında söylediğiniz çok israf edildi bir şekilde. Sizin kılığınız, kıyafetiniz, konuşmanız, davranışınız her şeyinizi olumlu manada etkileyen bir şey İstanbul.

Yani bizim yurt dışında yaşayan yabancı kendi insanımız Almanya’da, Belçika’da İstanbul’a gelince kırmızı ışıkta geçip yere tükürüp, oraya gidip yapmadığında üstelik orada yaşayanlardan bahsediyorum. Buraya gelip yapıyorsa burada başka bir problem var.

Henüz şehir kültürünü içselleştirememiş. Sırf korku üzerine bu davranışları sergilemiş. Korku kalktığı zaman İstanbul’a gelip o davranışları sergiliyor. Bunu içselleştirmek lazım. İşte en önemli şeyi sordunuz demin. İstanbul’luluk. Ne demek bu? Bizim binlerce yıllık süzme kültürümüzün zirve noktası. Bu fevkalade önemli bir sorun ve hepimizin sorunu, hepimizin konusu bu. Çünkü ben kendi arkadaşlarımla görüşüyorum, kendi mahallemde oturuyorum, kendi komşularımla görüşüyorum deyip ilgilenmezseniz bir gün o çocuklar size de, o dışarıdaki sorunlar, gaspedilmesi, çocuğunuzun dövülmesi, birçok sorunla karşılaşacaksınız. Yani burası her manada, hayatın her alanında keyifle gezinip gidilebilecek bir yer olması lazım. Bunu turizm istatistikleri de bu manada bize olumsuz bir şekilde gösteriyor.
Yani bir şehre giderken oradaki esnafın davranışları, taksiciler bununla başta olmak üzere davranışları, küçük esnafın davranışları, otelcilerin davranışları gelen turiste, evet bu ülkeye ben bu şehre rahatlıkla güvenli bir şekilde gelirim, ne kadar güzel kültürünüz yaşanıyor deniyorsa buraya daha fazla insan geliyor ve daha zengin turist geliyor. Şu anda çok zengin turistlerin geldiğini söyleyemem. Bu manada maalesef esnafımızda küçük de olsa bir kısım taksicilerimizde ciddi hatalar olduğunu görüyoruz.

Hem yerli turiste ama özellikle yabancı turiste çok büyük olumsuz etkisi var.

Bir, kendisi bir daha gelmiyor. İki, gelmediği gibi çevresine diyor ki aman İstanbul’a giderken şuna şuna dikkat et. Üç, artık dijital platformlar çok yaygın. Sosyal medyada yaygın. Sosyal medyada yazıyor. İstanbul’da şöyle yapmayın, buraya gitmeyin, şuraya. Bu, sonra aynı taksici, aynı esnaf, aynı otelci, üzülmeye başlıyor. Artık turist az geliyor. Para kazanamıyoruz. Halbuki kısa vadeli küçük düşüncelerle kendi kültürümüze, kendi imajımıza, kendi şehrimize ihanet bulunmadı. Burada tabii ki yetkililere büyük görevler düşüyor. Çok sert tedbirler. Çok ciddi cezalar.

SANAT VE SANATÇIYA /ZANAATKARA DESTEK OLMALIYIZ
Hayatımıza sanata, şiiri, kültürü daha çok sokmaya çalışmayız sanki?

Hayatınızda sanatı, şiiri, kitabı, müzeyi, şarkıyı, müziği, sanatçıyı, biraz önce saydığım diğer kavramları daha fazla sokmaya çalıştığınızda sizin de zamanla değiştiğinizi, çevrenizin olumlu manada değiştiğini göreceksiniz. Bakın sosyal medyada, twitter’da, facebook’ta insanların çok fazlasının siyasi yöneticilerle veya belediye olabilir devlet yöneticilerle çok fazla fotoğraf çektiğini görüyorsunuz.
Ben de diyorum ki çok güzel, tamam ama bir de sanatçılarla fotoğraf çekin, tiyatrocularla çekin. Sinema, Tarihçiyle, bir yazarla, bunlarla da fotoğraf çekin, bunlarla da paylaşın. İmza günlerine gidin. Tabii, imza günlerine mutlaka gidin.
Mehmet Şevket Eygi hocamız çok güzel söylerdi. Der ki mutlaka sanatçılara destek olun. Gittiniz bir şehire veya İstanbul’da el sanatçısı, ürününü almaya çalışın, satın almaya çalışın, destek verin. Şehirlilik zamanla oluşan bir şey. Yani otur karşıma, bak İstanbul böyle bir yer deyip böyle bir saatte, bir günde, bir ayda olabilecek bir şey değil. İstanbul’da 136 bin öğretmen var. Yüzde 40’ı henüz Topkapı Sarayı’na son 10 yılda gitmemiş. Şimdi buradan yola çıkarsanız bile bir sürü olumsuz şey.

İSTANBUL’DA YAŞAYIP İSTANBUL’U BİLMEYEN VAR

İstanbul’da okuyan sevgili öğrencilerimize, İstanbul öğrencilerine, üniversitede okuyan öğrencilerimize İstanbul’a sahip çıkmaları noktasında, az önce dediğiniz gibi gezmeleri noktasında ne tavsiyede bulunursunuz efendim?

Sayısını bilmediğim kadar üniversitelerde, değişik platformlarda, seminerlerde mutlaka şu soruyu sorarım. Özellikle üniversite öğrencileri dinliyorlarsa onlara da soruyorum. Şehir dışından bir misafiriniz İstanbul’a gelse, bir akrabanız, komşunuz neyse, size dese ki ya Ahmetciğim ben bugün İstanbul’u gezeceğim. Sen gelme. Sen okuluna git. Bana şu kağıda on tane İstanbul’u, on tane bakın çok demiyorum İstanbul’da otuz sekiz bin kültür varlığı var. On tane bana güzelce gezebileceğim mekan ismi yazar mısın? Sonra da dese ki size yazabilirseniz. Ben yirmi taneyi seminerlerimde zor buldum. Sen de buraları gezdin mi derse o zaman şey ortaya çıkar. Bakın İstanbul’un her yeri bir derya. Ben bu yaşıma kadar kültürlerle çok görevler yaptım. Gez, gez bitmiyor. Dinletimle bitmiyor. Anlat, anlat bitmiyor. Şimdi İstanbul’da yaşıyorum deyip de kendi ilçesinin dışına çıkmayan binlerce insan var.

ALTIN DERYASININ ÜSTÜNDEYİZ AMA ALTINDAN HABERİMİZ YOK

Gençler konusunda iş yine okulda, ailede başlıyor İstanbul’u sevdirmek

İstanbul’da da yazık. Bize de yazık. Efendime söyleyeyim. Bu bir nimet. Altın deryasının üstünde oturup altından haberimiz yok. Dolayısıyla lütfen kendinize her ay en az, ay da ay söylüyorum her ay, bir ailece, bir gençler için zaten burada her hafta bir tane koysunlar. Biz dernek olarak Rehberimiz Süleyman Tokçu Başkanlığında İstanbul gezileri başlatıyoruz inşallah Ekim’den sonra. Bizim için biraz daha özel geziler olacak. İstanbul’un yer altında da bir İstanbul var.

Bizanstan kalan bir İstanbul var. Dolayısıyla herkese şunu söyleyeyim. İstanbul’da yaşıyorsanız ister bir yıl ister otuz yıldır, dört yıldır fark etmez. Kendi eşinize, dostunuza çocuğunuz size sorsa, Baba sen Kız Kulesi’ne gittin mi? Rumeli Seri’ne gittin mi? Mahcubiyet yaşamamanız için. Evet gittim de otuz yıldır buradasın. Neden gitmedin? Dediğin derse artık bir cevap vereceksin.

ÖĞRETMENLERE MÜZELER ÜCRETSİZ
Artık ulaşım çok ucuz. İstanbul’un her tarafı ulaşım kolay. Öğretmenlere zaten yeni bir protokol imzalandı bu hafta. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından. Öğretmenlere bütün müzelerimiz zaten ücretsiz. Bunu da duyuralım. Öğrencilerimiz, Sayın Bakanımız gelir gelmez. Biliyorsunuz Kültür Turizm Bakanımız değişti. Milli Eğitim Bakanlığı değişti. Bunu duyuralım hemen. Dolayısıyla efendim konuşacak çok şey var.
Yapacak çok şey var. Ama hep şunu söylüyorum. İki tane son. Biz her şeyi yapamayız. Ama biz bir şeyler yapabiliriz. Hepimiz için söylüyorum. Bu son derece önemli. İki, Kahvede veya parkta oturup saatlerce eleştiri yapacak insanlar değiliz. Yani şunu yapmadı, bunu yapmadı, şunu söylemediler. Size birisi sorarsa, ben soruyorum en kesin. Sen bu şehir adına, kendinin adına, çocukların adına sen ne yaptın, neresinden tuttun bu şehrin? Dersek mahcup olmamanız için şehrin bir tarafından tutunuz. Sadece iş, memleket derneği ya da kahve ona neresi diyorsanız işte üçüncü adresiniz. Evet. Bu üçgen dışına biraz taşalım. Biraz İstanbul’u yaşayalım. Son sloganımız İstanbul’da yaşayanlar, İstanbul’u yaşayanlar.

Dr. Nedret Apaydın

1973 doğumludur. Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünü bitirmesinin ardından Marmara Üniversitesi’de Kamu Yönetimi- Mahalli İdareler ve Yerinden Yönetim alanında yüksek lisans, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Medya ve Iletişim alanında doktora yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlik, Bayrampaşa Belediyesi Eğitim Koordinatörlüğü, Sultanbeyli Belediyesi Başkan Yardımcılığı, İstanbul İl Özel İdaresi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdür Yardımcılığı, İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Kâğıthane Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. İstanbul Kültür Elçileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı, Cihannüma Derneği İstanbul Danışma Kurulu Üyeliği, Marmara Grubu Vakfı Üyesi

 

İstanbul Ticaret Odası Kültür Komitesi, Kadim Değerler Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliği

 

Old City Turizm Platformu Yüksek İstişare Kurulu Üyeliğinde bulunan Apaydın, iki çocuk sahibidir. Medipol ve Bahçeşehir Üniversitesinde Öğretim Görevlisi olarak ders vermiştir. Halen Kent Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak göreve devam etmektedir.