Allah dedikçe çalışır, çalıştıkça Allah deriz

Ahilik ve ahilikle ilgili bilinmeyenler

Söyleşi: Fahri Sarrafoğlu

Konuşmacı: Süleyman Demir (Ahilik Vakfı Başkanı)

Ahilik denilince ne anlamalıyız?

Ahi  Evran sadece bir tasavvuf erbabı değil, sadece bir derviş değil. Sadece bir iş adamı değil, aynı zamanda bir hakikat yolcusu. Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi  Evran 1171’de Azerbaycan’ın Hoy kasabasına doğuyor. Hoy, Türkiye’nin doğu sınırından yaklaşık 60 km uzaklıkta. Ahi  Evran asıl adı Nasuriddin Mahmud el-Hoyi olarak kayıtlara geçiyor.
Fahrettin Razi’den felsefe ve Kur’an-ı Kerim tefsir dersleri alıyor. Ahi  Evranda esas felsefe şu, önce insan, insana hizmet.
İslamiyet çalışmayı ön planda tutmuştur diyor Ahi  Evran. Önce çalışma olacak, herkesin bir mesleği olacak, herkes bulunduğu toplumda üretime katkıda bulunacak. Bunu yaparken de ahlak kurallarını ön plana alacak. Eğer kişi ahlakın ne olduğunu bilir, kişi hak ve hürriyetlerine saygılı olursa, önce birey olmuş, sonra da insan olmuş demektir diyor Ahi  Evran.
EL EMEĞİ ÜSTÜNDÜR
İşte böyle bir toplumda hiçbir zaman geri kalmaz, esir edilemez ve maneviyatın da desteğiyle hep ilerler. Ahi  Evran, ayet-i kerime Necm suresindeki 39. ayet-i kerimeyi düz süre alıyor ve diyor ki, muhakkak insana çalıştığından başka bir şey yoktur. Ayetini sık sık dille getiriyor. Yani çalışmak, çalışmak ve insana hizmet. Ve Ahilik teşkilatının asıl amacı ilim ve bilgi insan hizmetine sunmaktı. Özellikle İstanbul esnafları işte bu ruhla yoğrulmuşlardı. İstanbul zanaatkarları, sanatkarları bu ruhla, Ahilik ruhuyla yoğunlaşmışlardı.
HİZMET ÖN PLANDA

Ahi  Evran tüm hayatı boyunca insana hizmeti ön plana tutuyor. Selçuklu Sultanların yanında bulunuyor, Kitaplar yazıyor. Ahiliği ve insana hizmeti anlatıyor. Zaman zaman Ahi  Evran sultanlardan zulüm görse, sürgüne hatta hapse gönderilse bile o hep ışığını yaymaya devam ediyor. Ahi  Evran bir lokma, bir hırka prensibini kesinlikle kabul etmemiş. Hep toplum içinde oluyor. Moğol istilasına karşı Ahi lerle birlikte mücadele ediyor. Halkı da bu yönde örgütleyerek hürriyetin olmazsa olmaz olduğunu, teslimiyetçi bir yapının, insan olma fıtratına uygun olmadığını, kendi yazdığı eserleri dile getiriyor efendim. Ve Ahi  Evran özellikle Allah’ın sana verdiği şeylerden Ahiret yurdunu ara, dünyada da nasibini unutma. Kasas suresi 77. ayetini hep ön plana tutarak dünya ve ahiret dengesini sevenlerine tavsiye ediyor.
DÜNYADAN DA NASİBİNİ UNUTMA

İşte bugünkü esnafımızın dikkat etmesi gereken özelliklerden bir tanesi Allah’ın sana verdiği şeylerden Ahiret yurdunu ara, dünyada nasibini unutma diyor. Ve hep insan için önce insana hizmet diyor Ahi  Evran. Ahi Evran dürüst, çalışkan, cömert insanları oluşan bir toplum özlemiyle Ahi zaviyelerini kuruyor. Yaygınlaştırmaya çalışırken derviş yumuşaklığında bir ipek, Anadolu’nun işgal edilmesine seyirci kalmayıp Moğollar tarafından Ahi lerden oluşturduğu güçlerle de Moğol istilasına karşı bayrak açıyor, bir çeliktir diyor sayın yazarımız Kemal Tatlıoğlu.

AHİLİK RUHU NEDİR?

Ahi Evran nasıl bir model kurmuştu efendim Osmanlı döneminde? Hatta günümüzde bile Ahilik ruhu az da olsa evet hala devam ediyor. Ahilik ruhunda dayanışma ve paylaşma ön planda. Günümüzde birçok izimler var değil mi? Kapitalizm, liberalizm, sosyalizm şudur budur. Ama Ahi Evrande bu yok. Onun düsturu nedir? Kur’an ve peygamber ahlakı, bunu başarmış.
Osmanlı’nın uzun yıllar yaşamasına sebep olacak olan, temel taşlarını oluşturmuş bu prensipler. Ne diyor? Önce Kur’an ve peygamber ahlakı. Ahi Evranda halk eğitimi çok önemli. Allah insanı medeni tabiatlı yaratmıştır diyor Ahi Evran. Bunun açıklaması şu: Allah insanları yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi şeylere muhtaç olarak yaratmış. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi çeşitli meslekleri yürütmek için çok insanın gerekli olduğu gibi, bu meslekleri yürütmek için ne yapılacak efendim? Alet ve edevata ihtiyaç var. İşte insanoğlu birbirine Muhtaçtır. Bu şekilde de insan insana Hizmet eder diyor Ahi Evranda.

OSMANLI’DA VE GÜNÜMÜZDE AHİLİK RUHU NASILDI?

İstanbul’un sırlarında konuğumuz. Ahilik Vakfı, Başkan Yardımcısı Süleyman Demir beyefendi şu anda hattımızda. Dediğimiz gibi bugün Osmanlı’da Ahilik, İstanbul’da özellikle esnafların Ahilik üzerine yetişme tarzları ve bugün Ahilik ruhunu nasıl canlandırabiliriz? İstanbul esnafımıza, daha doğrusu İstanbul değil tüm Türkiye’deki ticaret dünyamıza o ruh nasıl canlanır?

Süleyman Demir Bey’den bahsetmek istiyorum. Kendisi İstanbul’da doğmuştur. Boğaziçi Lisesi’ni bitiriyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden mezun. Ve özellikle merhum babasının Galip Demir, ki benim de çok iyi tanıdığım değerli abim dostumuz Galip Demir abimizin, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ve Ahilik isimli eseninde kitabın çalışmasına yardımcı oluyor.

 

Süleyman Demir Bey, merhabalar efendim hoş geldiniz.

Merhabalar hoş bulduk Fahri Bey.

Sevgili Süleyman Bey. Nedir Ahilik ruhu acaba? Bize bundan bahseder misin?

Ahi  kardeşim anlamında, akıda sofrası açık, yardım etmeyi seven kişi anlamında, Türkçe’de kullanılan bir terimdir. Terim anlamında Ahilik, bu anlama gelmekte. 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu İmparatorluğu döneminde, Selçuklu İmparatorluğu döneminde, Anadolu topraklarında Türklerin İslamiyeti kabul ettiği yıllarda, kabul ettikten sonraki yıllarda meydana gelmiş olan esnaf teşkilatı şeklinde, bir oluşumdur. Fakat tüm sosyal hayata, zaman içerisinde bu teşkilat, bu yapılanma, sirayet etmiştir. Ticaretten eğitime, eğitimden askere, askeriyeye, tüm branşlarda Ahilik kendini göstermiştir.

Ahilik ruhunda öncelik nedir?

Osmanlı’da özellikle İstanbul fethedildiği zaman, hani sizler de bilirsiniz, hep hatırlarlar, Fatih Sultan Mehmet Han gönderiyor işte diyor ki, İstanbul’u inceleyin bakayım, benim esnafıma bakın. Diyor ki siftahsız olana git diyor. Kendisi satıyor, ben siftah yaptım, yan tarafa, yan tarafa. İşte bu Ahilik ruhu diyoruz. Bununla ilgili esnafımız ne güzel yetişmiş.

Osmanlı’da bu gelişim nasıl olmuş? Ahilik ruhu nasıl gelişmiş?

Burada bir yapılanmadan söz ederken, burada tabii içinde müeyyideleri olan, içinde aynı zamanda mükafatlandırmaları olan bir kurum. Bir eğitim teşkilatı öncelikle. Çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa birtakım geçiş süreçleri var. Birtakım kaideler var. Bunları sağlamanız gerekiyor. Bir meslek koluyla ilgili olarak belli bir tecrübeniz oluşsa bile, yine de veya bir emek verseniz bile belli bir yaşın beklenmesi gerekiyor. O yaş olgunluğunun alındıktan sonra ustalığınızın verilmesi söz konusu olabiliyor. Veya müeyyidelerine bakılmış olduğu vakit bir pabucu dama atılma var ki, herkesin içerisinde bu yapılıyor. Bu herkesin içinde yapılınca tabii ciddi bir itibar kaybı oluşturuyor.

Yani ne demek pabucu dama atılma?

Öncelikle tabii hemen ikaz edilmiyor. Günümüzde işte kalite belgeleri var. Sertifikalandırma kuruluşları var uluslararası anlamda. Bazı firmaların birtakım kalite yükümlülüklerine uymadıkları vakit bu sertifikaları, bu belgeleri nasıl ellerinden alınıyorsa efendim, o dönemde de ayıplı mal üretimi olduğu zaman veya standartlara uygun bir üretim gerçekleşmediği zaman öncelikle tüketici tarafından birliğe esnaf şikayet ediliyor. Bir defa ikaz ediliyor, iki defa ikaz ediliyor. Fakat çünkü bu ikazlar anlaşılmazsa, bu ikazların anlaşılmaması neticesinde ulu orta pazar yerinde gidiliyor, ayağından çarığı çıkarılıyor esnafın ve pabucu dama atılıyor. Örneğin kuyumculuk. Kuyumculuk yaparken bu başına geldi birisinin. Bir daha kendi mesleğine dönemiyor. Başka bir meslekten, misal fırıncılıktan çırak olarak başlamak durumunda kalıyor. Mesleğe veya ticarete. Bakın ne kadar güzel disiplin değil mi efendim? Çok ciddi, çok önemli boyutlar var. Kalite boyutu var, ahlak boyutu var, kadın boyutu var, Badiya Nur’un teşkilatı var.

Ona geleceğim ama ondan önce Ahi  Sayın Allah rahmet etsin muhterem babanız. Ahi  Galip Demir abimizin bir sözü var. Ahilik diyor, madde ile mananın uyumlu birleşimidir. Bunu anlatırsak günümüz esnafları, günümüz sanatkarları nasıl anlamalı bu söz?

Madde ile mananın uyumlu birleşimidir. Efendim Pirimiz Ahi Ezan Sultan Hazretleri dünya ve Ahiret dengesini, terazisini tutturan kişidir diyor. Buradan hareketle de rahmetli Galip Bey babamız madde ile mananın uyumundan bahsetmekteydi. Şimdi bir protestan ahlakına bakmış olduğunuz vakit, kapitalist sistemin dayandığı protestan ahlakına bakmış olduğunuz vakit biriktirmeye dayalı bir kültür var orada. Tamamıyla yani zenginleşme zengin bir ahlak söz konusu. Ahlak veya etik söz konusu, iş etiği, iş ahlakı. Bunlar var ama vermek, paylaşmak pek o kültürlerde olan olası bir şey değil ve çok da böyle garip gözle bakılan bir şey. Böyle sanki uzaylı gibi bakıyorlar size.
Yani böyle yardım etme kültüründen, diğer bu şeylerden başka vakıf kültüründen bahsettiğiniz zaman tabiri caizse belki enayi olarak çok affınızı sunuyorum. Öyle bir gözle bakıldığı oluyor. Çünkü bu zengin kültürümüzde belli bir noktaya gelen esnaf belli bir maddi kazanıma ulaştıktan sonra vakıflarla veya yaptıkları zaviyelerle buralarda kazancını dağıtıyor, gelirini dağıtıyor. Bu arada yeni kuşakların yetişmesini sağlıyor. Bir nevi orada bir sürdürülebilirlik oluşmasını sağlıyor. Bu sürdürülebilirlik sayesinde bu vakıflarda da bu sistemin devamlılığı sağlanabiliyor. Madde şimdi madde tek başına, madde de mana da tek başına bir şey ifade etmiyor. İkisi birlikte, tabii ki. Zaten yani bizim Ahi  Evran Veli Hazretleri’nin düsturunda da o vardır. Allah dedikçe çalışırız diyor, çalıştıkça Allah deriz diyor.

Başka bir güzel etkinlik vardı. Şet kuşanma. Bundan da bahsedelim bir zaman. Bunun şimdi tabii şekli var da ruhundan bahseder miyiz? Neden şet kuşatılıyordu? Şet kuşatma nedir?

Şet kuşatma diploma töreni. Bugün kep fırlatıyor. Şet kuşatma diyorlar gençlerimiz. Kep  giyiyorlar. İşte ondan sonra cübbe giyiyorlar, onu yapıyorlar. Tıp fakültesinde çamur kürk giyme hadisesi, hala kuşak bağlanma vesaire bunlar oluyor. Tüm bunların temelinde Ahilik sistemimizdeki şet kuşatma var, diploma töreni. Belli bir olgunluğa gelince çırak öğrenci veya işte yamak öğrenci, kalfa bir ustalığa ulaşınca, özellikle kalfa ustalığa geçince ama çırak da kalfalığa geçince de aynı oluyor. Bir kuşak bağlanıyor. Bu kuşakta düğümlerin anlamı var. Orada işte belinizin bağlı olması lazım. Yani haram uçkurun çözülmemesi lazım. Ondan sonra sofranızın açık olması lazım. Ahiret kuralları. Tabii kadınlar için eşine, aşına, işine sahip olunması lazım.
Kadının eşine, işine, aşına sahip olması lazım. Hem çalışan kadın olup da hem de ailesinde toparlayıcı bir, bir şekilde görevini sürdürüyor olması lazım. Onun dışında erkekler de tabii işte namusuna, ahlakına, düzgün ticaret yapması lazım. Evine helal kazançlar kazanılmış, kazanç götürmesi lazım. Bu tip böyle bir takım, bunlar tabii hep fütüvvet namelerden geliyor.
Fütüvvetler de yazılı olmayan Ahilik kuralları. Bir takım Ahilik kuralları var. Oralarda bu Ahiliğin anayasası gibi düşünebiliriz tüm bunları. Ama genelinde o dönem içinde biraz da Moğol istila ve yağmaları olduğu için fütüvvet açısından birinci elden kaynaklar maalesef elimize çok fazla ulaşmıyor. Ahi Evrân-ı Velî Hazretleri’nin bir diğer önemli, Bilimsel bir yanı var. İbn-i Sina ve Farabi’den etkileniyor. Letaifi Gıyasi’ye, Letaifi Hikmet’e, gibi eserleri var. Özellikle Selçuklu İmparatorlarına danışmanlık mahiyetinde onları yönlendirici eserler sunuyor kendilerine. Biraz daha yol gösterici, idareyi yol gösterici eserler sunuyor. Bu eserlerle dönemin de, bir dönemin de işte yol gösterici, kamu hakemi, hakem anlamında da ilk belki tarihteki ombudsmanlık görevine. Tarihteki ilk ombudsman, yani kamu deneticiliği diyoruz şu anda.

Osmanlı döneminde, özellikle son dönemine doğru Ahilik nasıldı?

Bu Ahilik kültür, Ahilik ruhu diyeceğim. Kültür demeyeceğim de bu ruh bir heyecan. Şimdi şurada, sıkıntı şurada. İlk kuruluş döneminde her şey güzel gidiyor. Sivil bir toplum kuruluşu olma özelliğini koruyor. Ahi  baba, esnaf arasından, kendi arasından seçiliyor. Belli bir zaman sonra, atanma usulüne geçilince, hükümdar tarafından atanınca, bu yol gösterme özelliğini veya aksakallı, bilim, çoğunluğu özelliğini, vasfını biraz daha Ahi baba yitirip, hem de biraz daha ketuzarlık kurumları, diğer kurumlar, oralara biraz bölüştürülüp, bu sivil yapısını, sivil toplum yapısını birazcık gücünü azaltmaya başlıyor. Yani özgürlüğünü diyelim, özgürlüğü kısıtlanıyor. Çünkü Ahi  baba dediğimiz, belli bir meslek grubunda, o mesleğin en iyilerinden seçiliyor. O mesleğin en iyilerinden de, o meslek arasındaki esnaflar arasında birtakım kendi aralarında sıkıntılar cereyan ettiğinde, Ahi  baba rahatlıkla ortaya girip, devreye girip, bir ara buluculuk da yapabiliyor. Ama yani bu yetkinlikte de olabilmesi için, kendi meslek dalında çok iyi yetişmiş, çok iyi bir şekilde, hakkaniyetinde tabii, çok iyi, ölçebilecek bir şekilde, hakkaniyet bir şekilde, hareket edebilecek bir kişi olması lazım. O yüzden dolayı da, bu şekilde tercih ediliyor. Ama zaman içinde dediğim gibi, biraz da yasalar oluşmaya başlanıyor. Biraz daha uzerine gidiyor. O ruh gidiyor ama yine de tabii o ruhları, o ruhu çok arıyoruz.

Ahi  olmanın kuralı var mı? Ahi  olmak için ne yapmak lazım? Günümüzde Ahilik var mı?

Öncelikle meslek sahibi olmak lazım. Onun dışında, Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış olmak lazım. Kul hakkı yememek lazım. Onun haricinde, bir de tabii, yardım etmek, eli açık, cömert, sofrası açık. İyi bir insan, toplumda örnek bir insan olmak lazım. Asla müşterilerine yanlışı olmaması lazım. Bu vasıftaki kişinin.
Günümüzde, ben ticaretle uğraşıyorum efendim. Ama ben kendimi kabul etmiyorum. Çünkü, ben zaman zaman buna, müsaade etmiyorum. Onlar biraz daha, yüksek mertebelik kişiler olarak ben kabul ediyorum. Bunlar 13. 14. yüzyılda olmuşlar. Yine bence, Anadolu’nun muhtelif topraklarında, çok büyüyememiş, aslını vasfını korumuş, bir yandan da, kendi çıraklarını, kendinden daha iyi uçlu olacak şekilde, kendi çıraklarını, kendinden daha iyi uçlu olarak yetiştirmiş kişiler. Bunlar, muhtelif yerlerde var.
Ama, belki, Kobi’ler açısından konuşabiliriz. Ama çok çok büyükleşen, holdingleşen yerler, pek Ahi  olamazlar. Yani o yanlış algıyı da ortadan çıkartmak lazım. Zaten Ahi  çok fazla holdingleşmiyor, zenginleşmiyor, çok paylaşımcı olduğu için, belli bir noktaya kadar geliyor, vakıflarla, hayır kuruluşlarıyla, diğer şeylerle dağıtma yoluna gidiyor. O yüzden dolayı, böyle bir şey var yani. Yani mutlaka, bunlar benim, kendi görüşlerimle.

Programı kapatmadan önce Ahiliğin yedi kuralından bahsetmek istiyorum.

  • Yenecek yemeğin helal yollardan kazanılmış olmasına önem vermek diyor, Ahilik Kuralı.
  • Yemek yenilen yeri ayakkabıyla girmemek.
  • Yemeğe büyüklerden önce başlamamak.
  • Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.
  • Kaba konuşmamak.
  • Konuşurken sağa sola bakmamak.
  • Sen-ben dil kullanmak yerine biz dili kullanmak.

Ahilerde bulunması gereken vasıflar, vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, ihvana, yani kardeşe nasihat ve onları doğru yola sevk etme, affedici olma, tövbe