Japonların hayran kaldığı Enderun eğitim sistemi

(İstanbul’un Sırları: 450)
Bugünkü konuğumuz gazeteci, tarihçi meslektaşım Hasan Eren Ulu kardeşimizi konuk ediyoruz. Kendisi özellikle İstanbul merkezli Osmanlı kültür ve medeniyeti başlığında birçok araştırmaları yapmış olan değişik STK’larda çalışmaları ve özellikle şu anda gençlere dönüp İstanbul’u ve tarihimizi gençlere sevdirme yönünde çalışmaları var.

F: Hoş geldiniz İstanbul’un Sırları programına.

H: Merhabalar. Hoş buldum çok teşekkür ediyorum sağ olun.

F: Özellikle bugün programımızda ben Ender’unu Topkapı Sarayı’nı bize bilinmeyen Ender’unu anlatabilir miyiz? Yani Topkapı Sarayı’ndaki o özellikleri. Özel eğitim sistemine konusunda sırlarından biraz bahsedebilir miyiz?

ENDERUN’U YETERİNCE TANIYAMADIK

H: Topkapı Sarayı’nı incelememiz bizim için çok önemli. Devlet yönetimini anlamamız için çok önemli. Ne yazık ki günümüzde Topkapı Sarayı gündelik, çok çabuk bir şekilde geziliyor. Halbuki dizilere, televizyon programlarına konu olan haremi hümayun işlenmeye çalışılıyor. Burada birçok yanlış bilgi veriliyor. Bir de Enderun hümayun boyutu vardır. Dikkat ederseniz Osmanlı belgelerinde harem ya da Enderun olarak geçmez. Harem-i hümayun, Enderun-i hümayun. Her ikisi de devletin temel taşını oluşturan önemli eğitim öğretim kurumlarıdır.

Biz Enderun’u yeterince tanıyamadık. Ender’in özel eğitim öğretimin verildiği bir yapı Topkapı Sarayı’nda. Sistem olarak şöyle anlatabiliriz öncelikle. Özellikle Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecinde asker ihtiyacı olduğu için devlet bu askerleri pençik kanunu ve devşirme kanunu ile sağlamaya çalışmıştır. Yeniçerilerin temelinde de bu vardır. İslam hukukuna göre zaten bir savaş sonunda uzak durursanız esirlerin beşte biri padişahın devletin malıdır. İşte burada bu esir alınan erkekler seçilir ve ona göre asker olarak yetiştirilir. Fakat Fatih Sultan Mehmet ne doğuya ne de batıya sığabilen bir padişah. Babası 2. Murat da aynı şekilde ilme çok önem veren bir padişah. 2. Murat devrinin en iyi alimi, en önde gelen alimleriyle Fatih Sultan Mehmet’in zihin dünyasını şekillendirmiştir. Fatih Sultan Mehmet bir anlamda Enderunun yetiştirdiği ilk sultan diyebiliriz. Çünkü çok özel bir eğitim.

ENDERUN’UN YETİŞTİRDİĞİ İLK PADİŞAH FATİH

F: O zaman Hasan Bey altını çizelim. Demek ki Fatih Sultan Mehmet Han Ender’un yetiştirdiği ilk padişah diyoruz. Değil mi? Çok güzel bu bilgi. Çok teşekkürler.

H: Evet. 2. Murat önde gelen Balkanlarda muzaffer olduğu için oraların önde gelen isimlerinin çocuklarını yanına almıştır. Bir nevi esir olarak aslında güvence olarak. Bu çocuklarla birlikte Fatih Sultan Mehmet eğitilmiştir. Onun öğrenim bilgisi arttırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet ne zaman tahta çıkar kişiliğini tam olarak oturtmuş olur İstanbul’u ele geçirir, İstanbul’u ele geçirdikten sonra bu Enderuna daha çok önem verir.

Bilirsiniz İstanbul fethedildikten sonra ilk olarak Topkapı Sarayı yapılmıyor. Şu anda İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu Beyazıt’ta eski sarayda bir saray inşa ediliyor. Ardından 10-15 sene sonra Topkapı Sarayı inşa ediliyor. Topkapı Sarayı’nın padişahların kullanımına has olan Ender’un bölümünde de devşirilen öğrenciler diyelim. Özel eğitim ve öğretime tabi tutulmuştur. Şimdi bu gerçekten çok önemli, çok sistemli. Sıradan insanları saraya almıyorlar. Aksine turnacı başı dediğimiz özellikle kişiler, Balkanlara yola çıkarlar, padişah fermanı ile. Burada çocukları seçerler. Hani bizim bir deyimimiz vardır, turnayı gözünden vurmak. Bu aslında oradan geliyor. Şöyle ki, ilmi, kıyafet vardır. Fizyonomi ilmi. Yani bir kişinin bakışından, vücudundan, endamından konuşmasından, kişiyi tanımak ilk anda. Bu turnacı başılar bu çocukları böyle seçerler ve Edirne’ye kadar gelirler. Edirne’de eski saray vardır yine. Burada eğitime alınır. Birkaç saray daha vardır. İstanbul’da Galatasaray’ı, İbrahim Paşa Sarayı gibi daha sonra kurulan. En hası seçmeleri de Enderun alınır saraya. Burası uygulamalı eğitim öğretim merkezidir.

ENDERUN’DA EN ÜST DÜZEY EĞİTİM DİSİPLİNLİ BİR ŞEKİLDE VERİLİR

F: Hasan Bey onu söyleyecektim. Enderun bir eğitim sistemi, özel eğitim sistemi. Hatta bugünkü işte çok çok överler Cambridge, yok işte Oxford ama daha da önemli. Şimdi oraya geldiğini sanırım onu biraz daha değerli dinleyicilerimin altına çizmek istiyorum. Enderun eğitim sistemi. Neden diğerlerinden farklı? Nedir farklı eğitim sistemi? Hep özel eğitim diyoruz.

H: Şimdi Topkapı Sarayı’nda Enderun’un Hümayun’da öğrenciler yedi tane oda, koğuş diyebiliriz. Eğitim biriminden geçerek yükselirler. Burada kabiliyetlerine yönelik eğitim alırlar. Her şeyden önce Türkçe’yi öğrenirler ilk önce. Çünkü bunlar değişikliklerdir. Hemen Arapça ve Farsça’yı öğrenirler. Fakat bu bizim günümüzde bildiğimiz formal eğitim değildir. Çocuklar kendi kişiliklerine göre, kendi ilgi alanlarına göre aslında hangi eğitimi alacaklarını bir nevi seçmiş olurlar. Daha baştan, yolun başından yani. Zaten her birinin başında bulunan oda başları diyelim, görevliler onları yöneltirler, yönlendirirler.

Kur’an-ı Kerim öğretirler, tefsir öğretirler, ayetlerin ne manaya geldiğini öğretirler. Hedef, ahlak öğretirler. Bir Şeyh Sadi Şirazi’nin Bostan-ı Gülistan okunur. Burada ahlaklı olmanın, erdemli olmanın öneminden bahsedilir. Tabii bu bilgilerle zihin yorulurken vücut da kuvvetlendirilir. Spora çok önem verilir. Ağırlık kaldırılır, ok atılır, askeri eğitimden adeta geçerler. Zaten Enderun’u işte diğer eğitim, öğretim kurumlarından ayıran budur. Medreselerde ilmi, bilim, bilgiler. Bize yönelik eğitim verilir. Enderun’da aynı zamanda asker yetiştirilir. Çünkü Enderun’dan çıkacak olan kişiler, bu gençler yaşları ilerleyince beylerbeyi olur, paşa olur.

GELECEĞİN DEVLETİ YÖNETECEKLER BURADAN YETİŞİYOR

F: Yani devleti yönetecekler bunlar ki yetenekli çıkacaklar. Yani Enderun’da fire yok diyebilir miyiz? Orada mezun olan mutlaka mutlaka bir yerde ne yapıyor? Görev alıyor. Aa bu yetişmedi, bu olmadı. Diye yok. Hepsi mutlaka yeteneğine göre bir yere yerleştiriliyor değil mi?

H: Doğru şöyle. Fireden kastımızı iki şekilde düşünebiliriz. Birincisi Enderun’da eğitim alıp da tekrar din değiştiren, ben de diyorum daha doğrusu isyan eden bir ya da iki kişi. Enderun’un biz yaklaşık 1453 yılında Fatih İstanbul’a yetiştiğine göre 400 senelik süreci içerisinde bunu görebiliyoruz. Bu da müthiş bir başarı sağlandığını gösteriyor. Öte yandan bu Enderun’da yetişen öğrenciler kabiliyetlerine göre ya çok üst düzey görevlerde bulunuyor ya da daha alt düzey görevlerde bulunuyor. Tabii ki her zaman bir fakülte vali yetiştiremez, başbakan çıkartamaz. Enderun’da da böyledir. Daha alt düzeylerde de devlete hizmet verir bu yetişen kişiler. Daha üst düzeyde de. Ben size şu örneği söyleyeyim. 1800 yılların ortasına kadar Enderun’un Hümayun’dan 79 tane sadrazam yetişmiştir. Ooo rakama bak. 79 sadrazam, 36 kaptanı derya yetişmiştir, 3 Şeyhülislam çıkmıştır Enderun’un Hümayun’dan.

KONUŞMADAN İŞARET DİLİ İLE KONUŞURLAR

F: Çok güzel bilgiler. Bu çok önemli. Hasan kardeşimizle şu anda Enderunu konuşuyoruz. Güzel bir bilgi verdi. Ben altını çizerek tekrar etmek istiyorum. 79 şu ana kadar, 1800’lü yıllarda diyor. 1800 yıllara kadar 79 sadrazam. 36 kaptanı derya ve 3 Şeyhülislam Enderun’da yetişiyor. Güzel bir bilgi.

H: Bununla kalmıyor. Sanatkarlar da yetişiyor. Örnek vermek gerekirse hattatlar yetişiyor. Din alimleri yetişiyor. Müftü olanlar, kadı askerler yetişiyor. Bu eğitim ve öğretimin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Enderun’da şimdi bizim günümüzde anladığımız gibi formal eğitim öğretim verilmiyor. Elbette kitaplar okunuyor. Hocalar geliyor her şeyden önce. Enderun’da öğrencilere derslerini anlatıyor. Fakat benim önemsediğim şu Enderun’da edep, ahlak öğreniliyor. Enderun’un öğrenci sayısının en çok olduğu zaman zannediyorum 400-500. Biraz daha üstüne çıkabiliyor. 400-500 öğrencinin olduğu yerde, 600 öğrencinin olduğu yerde siz çıt çıkmamasını düşünebiliyor musunuz? Bu Enderun’da dilsizler bulunur. 50-60 tane. Bunlar öğrencilere işaret diliyle anlaşmayı öğretir. Bunlar çift zaman gruplaşarak Enderun’da yani Saray-ı Hümayun’da dolaşamazlar. 2-3 kişilik gruplar halinde dolaşırlar. Anlaşmaları sözlü değil, işaret diliyledir. Birbirlerinin gözlerinden ne demek istediklerini, ne yapmak istediklerini anlarlar.

F: Ne kadar güzel. Hal ile eğitim, hal ile konuşma. Harika bir ilgi.

H: Evet. Ve koca sarayın Enderun bölümünde adeta çıt çıkmıyor. Yani bir askeri birliğin nasıl çıkarmadan ilerlemesi, bir askeri birliğin nasıl çıkarmadan ilerlemesini düşünün. Onun gibi. Harika harika. Bu çok önemli. Öte yandan Enderun’da günlük hayatı size şöyle aktarabilirim. Sabah güneş doğmadan yaklaşık 1 saat önce kalkarlar. Önce kıdemliler kalkar Enderun’da. Hamama gitmesi gerekenler hamama gider, yıkanır. Daha sonra diğerleri kalkar. Abdest alması gerekenler abdest alır. Yaklaşık güneşin doğumuna yarım saat kala kadar, Kur’an-ı Kerim okurlar. Bunu da toplu bir şekilde okurlar odalarında. Yani sanki arıların vızıldaması gibi. Vird gibi düşünebiliriz. Daha sonra müezzin ezan okur. Enderun’un Hümayun’da Ağalar Camii vardır. Ağalar Camii evet. Gruplar halinde bu öğrenciler, Enderun öğrencileri Ağalar Camii’ne gider. Padişah da Ağalar Camii’nde namazını kılar. Sessiz bir şekilde burada ibadetlerini ederler. Güne böyle başlarlar. Ardından yine odalarına çekilirler. Yine ilim öğrenirler. Bir zevan vardır. Ardından yemek saatidir. Günde iki kez yemek yerler.

İKİ ÖĞÜN YEMEK YERLER

F: Çok güzel. Bunun da hemen altını çizelim. Yani eğitimde bakın. Günde iki kez yemek yerler diyor. Özellikle eğitim sistemiyle ilgili güzel bilgi ve erken kalkma, ibadet ve yeme sistemimizde demek ki farklı.

H: Günde iki öğün yemek yerler. Öğleden yaklaşık iki üç saat önce diyelim. Bizim saat şu an 9-10 gibi diyebileceğimiz vakit. Ve öğleden sonra yine saat 3-4-5 gibi yemek yerler. Ve bu yemeklerde yine sıkı disiplinin örnekleri görünür. Nasıl? Yemeklere siniler konulur yemekler için. Ortadan yemek yenilir. On gibi gruplar halinde yemek yenilir. Birisi, öğrencilerden birisi eğer bir terbiyesizlik, edepsizlik, yanlış anlaşılmaya, mahal bir davranışa bulunursa o sini başında bulunan onlardan sorumlu kişi elindeki tahta kaşıkla ona vurma hakkına sahiptir. Alta vurabilir ya da eline vurabilir ya da ona ceza verebilir yemekten bezdirebilir. Bu kadar. Edep önemli doğru. Evet bu kadar sıkı bir disiplin. Onlar da zaten nasıl yemek yiyeceklerini bilirler. Nasıl davranacaklarını, nasıl konuşacaklarını bilirler. Hani İstanbul Çelebisi derler ya, Enderun Çelebisi vardır. Enderun Çelebisi’nden İstanbul’a yayılır. Biz İstanbul merkezli Osmanlı kültür medeniyeti diyoruz. Çünkü sarayda yetişen bu kişiler saraylı olarak anıldıkları için gittikleri her yerde el üstünde tuttururlar. Bu da onların edeplerinin, ahlak ve görgülerinin topluma yayılması gerektiğini düşünür, düşündürtür.

ENDERUN ÇELEBİSİ YETİŞİYOR

F: Çok güzel. Yani şöyle güzel bir tespit daha yapıyoruz. Demek ki Enderun’dan yetişen bir kişi sadece İstanbul’a değil İstanbul kültürüyle, adabıyla birlikte tüm Osmanlı’ya bunu yayıyor. Adeta böyle tatlı dalga dalga bir mis kokusu gibi tüm Osmanlı hattına yayıyor bu eğitimi, bu öğrendiği bilgileri. Değil mi?

H: Doğru doğru. İstanbul’da İstanbul Çelebisi, Ender’in Çelebisi derler. Enderun’da yetişen bu Çelebiler kibar olur, nazik olur, zarif olur, nüktedan olur. Ağızlarından kötü söz çıkmaz. Çünkü yaklaşık 30-40 yıl bu şekilde eğitim ve öğretim görüyorlar. Bu onların karakterlerini de şekillendirir. Enderun’un Hümayun’dan çıkıp herhangi bir eyalette görevlendirdiklerinde, paşa olduklarında, beylerbeyi olduklarında ya da yeniçerilere komuta edeceklerinde, yeniçeri ağası olduklarında gittikleri yerlere bu saray zarafetini gösteriyor.

Şöyle düşünün, beylerbeyi olarak Enderun’dan çıkan birisi herhangi bir eyalete gidiyor, farklı bir yerde görev yapacak. Gittiği yer örnek verelim yine Kastamonu olsun ya da Manisa Sancağı olsun. Buraya gittiğinde halk İstanbul’dan gelen bu kişinin, Enderun’dan çıkan kişinin, tırnak içinde söyleyeyim saraylının, evlilik hayatını merak eder. Nasıl yaşıyor, nasıl ibadet ediyor, nasıl yemek yiyor, nasıl konuşuyor, nasıl geziyor. Bu onlar için bir ayrıcalık, bir farklılık. Onlar için de bir eğitim öğretim metodu olur. Yani onun yapmadığı ayıp addedilir. Onun yaptığı hareketleri yapmaya çalışırlar. Bu da gittikleri yerlerde onların nasıl o yörenin halkını aydınlattıkları için bir misal olabilir, anlatılabilir. Bu yüzden çok önemli bir eğitim öğretim kurumundan bahsediyoruz.

F: Ben kısa görüşme istemiştim ama sadece Enderun 3-4 program yapacak anladığım kadarıyla. O kadar önemli. Anadolu’ya gittiği zaman Enderun’dan çıkan birisi, mezun olan birisi, aa saraylı gelmiş diye ne yapıyor merak ediyor. Adabına, giyişine, giyişine, efendim biçimine. Osmanlı’nın eğitim sisteminin farkı ki yüzyıllar boyu hep soruyorlar bana eğitimlerde ya da gezilerde. Hocam neden Osmanlı uzun sürdü? İşte ilk başta bu eğitim sistemiyle. Enderun da padişahın katkısına soruyor. Yani eğitim sistemine padişah da gelip ders veriyor mu ya da ders veren padişahlar da oluyor mu? Olmuş mu?

RAMAZANDA HUZUR DERSLERİNE KATILIRLAR

H: Padişah ders vermiyor. Nasıl diyelim? Enderun’un hümayunda bulunan devlet adamlarını gözleyerek buradaki öğrenciler, derse gerek kalmadan devlet adabını öğreniyor. Nedir? Padişahın örnek vermek gerekirse Enderun’da gezintisi, Enderun’da istirahati, yemek yemesi orada ya da gezmesi, öğrencilerin onu görmesi onlar için bir eğitim öğretim ocağı oluyor. Enderun’da bilirsiniz Arz odası vardır. Arz odasında hem yabancı elçiler kabul edilir hem de divan hümayunda konuşulanlar kubbe altı odası vezirlerinin başı sadrazam, vezir azam tarafından padişaha arz edilir. O vezir azamın Enderun’a girişi, Arz odasında padişah ile görüşmesi bunların hepsi zaten onların Enderun öğrencilerinin devleti yönetme adabı nasıl olur öğrenmeleri için yeterlidir. Ayrıca derse gerek yoktur fakat şu olur. Özellikle Ramazan ayında huzur derslerinde. Padişahlar hocaları davet eder bunlar önceden kararlaştırılmıştır. Bir hoca konuyu açıklar tefsirden olur genelde Kadı Beyzavi tefsirinden olur. Onun yanında diğer hocalar bulunur ayetler tefsir edilirken kendi aralarında konuşurlar. Padişah da onları dinleyerek bilgi sahibi olmaya çalışır. Şimdi padişah Enderun’da olduğu için ne dinliyor acaba neyin tefsiri yok diyor. Enderun öğrencileri o ortamda bulunamasa bile o bilgiyi öğrenmek istiyor. Kulak kesmek istiyor. Merak ediyor evet. Bu da onların yine padişah vasıtası ile doğrulan değil vasıtası ile görebileceği eğitim öğretme bir örnek olabilir.

F: Bugünümüzde sık sık eğitim sistemimiz değişiyor ve devam ediyor. Ama Enderun’da değişmeyen bir sistem vardı. Onu sizin ağzınızda özellikle duymak istiyorum. Enderun’da olmayan şey, ezber eğitim sistemi diyebilir miyiz? Enderun’da ezber eğitim sistemi yoktu. Bizzat yaşayarak işin içine girerek eğitim yapılıyordu diyebilir miyiz?

H: Aslında şöyle diyelim. Tashiye etmek gerekiyor. Ezber ilmin başı fakat düşünmeyi engellerse çürümeye doğru götürür. O yüzden akılları ellerinden alınmıyor bu öğrencilerin. Nihayet Türkçe öğreniyorlar ezber. Arapça Farsça öğreniyorlar ezber. İlmin müşkül meseleleri, alet filmleri diyebileceğimiz konuları öğreniyorlar ezber. Ama bu ezber onların düşünmeleri için bir anahtar hükmünde. Düşünceden uzaklaşan, yeni bilgiye açık olmayan, görgüsü olmayan, dünyayı anlamayanlar zaten Enderun’da üst kademelere getirilmeden çıkartılıyorlar.

F: Yani Enderun o zaman şöyle tavsiye edelim dediğiniz gibi haklısınız. Enderun’da tefekkür ağırlıklı eğitim var. Yani bire bire alınan kalıbı al ezberle git uygula değil. Hayır al ezberle ve tefekkür ederek bunu aç kendinde uygula diyebiliriz.

H: Evet zaten toplumda böyle dönüştürmeyi düşünüyorlar. Özellikle Enderun’un 1700’lü yıllara kadar çok iyi bir eğitim öğretim hocası olduğu söyleniyor. 1700’lü yıllardan sonra bozulmanın baş gösterdiği, bunda da eğitim öğretim sistemindeki belli başlı aksaklıklar, devletin gerilemesi vesaire gibi sebeplerin olduğu söyleniyor. Az önce sizin de ifade ettiğiniz gibi günümüzde eğitim öğretim sistemi bir yapboz tahtasına döndü. Sürekli değiştiriliyor. Bunun yanı sıra bir de biz gerçekten seçkin eğitimi veremiyoruz. Bu kaliteli eğitimi veremiyoruz. Halbuki bunu hak eden belki az sayıda olacak ama öğrenci var. Bu öğrencileri bu bilgilerle donatmalıyız. Bu bilgilerle donanan öğrencileri de yine o Enderun Çelebileri gibi. Türkiye Çelebileri, İstanbul Çelebileri olarak. Bu bilgileri yeniden devlet görevlerinde kullanmalıyız. Bunu yapabilsek Enderun’a, Enderun’un mirasını devralmış oluruz.

İKİNCİ ABDULHAMİT KADAR 1.ABDÜLHAMİT DE ÖNEMLİ

F: Hay güzel ağzınıza sağlık. Ne güzel efendim. Çok teşekkür ediyoruz Hasan Bey. Konuyu değiştiriyoruz şimdi Enderun’dan. 1. Abdülhamit Han’a geleceğiz. Bu konuyla ilgili sizden de bilgi alacağım. 1. Abdülhamit Han’ın, tabii 2. Abdülhamit Han’ı biliyoruz, tanıyoruz, merhum. Ama bir sultan, 1. Abdülhamit Han Türbesi’ne de bir değinsek. Oranın bir özelliği var. 1. Abdülhamit Han’ın Türbesi’nin ne gibi özelliği vardı?

H: Şöyle söyleyelim. Memlekette Sultan Abdülhamit denilince hep ikincisi geliyor aslında. Doğru. Birincisi unutulmuş, bilinmiyor. Unutulmuş, hatırlanması gerekiyor. 1. Abdülhamit Han zor bir dönemde, yaklaşık 2. Abdülhamit Handan 100 sene önce diyelim tahta çıktı. Tabii Sultan 3. Ahmet Han’ın oğludur. 1730 yılında Sultan 3. Ahmet tahttan indirilince, Sultan 1. Abdülhamit’in eğitim öğretimi yarım kalıyor. Ama o kadar meraklı ki, hususi kütüphanesinde tarih, coğrafya, edebiyat kitapları ile kendisini yetiştiriyor. Ve tahta çıktığında devlete hizmet ediyor. Kucağında Osmanlı-Rus savaşını saatli bomba gibi buluyor. 1774 yılında Küçük Kaynarca Anlaşması imzalanıyor. Osmanlı devleti için ağır bir anlaşma.

Fakat bu anlaşmanın ardından, İstanbul’u imar etmeye, Osmanlı’nın kaybettiği gücü yeniden kazanması için çalışıyor 1. Abdülhamit. Yaklaşık 15 sene tahta kalıyor ve 1789 yılında, yine bir Osmanlı-Rus savaşı sırasında kendisine Kırım ya da Kefe’ydi. Buradaki Müslüman halka eziyet edildiği Ruslar tarafından indirilince felç geliyor, felç geçiriyor. Ve ardından beyin kanaması geçerek vefat ediyor. Çok müşfik bir padişah. Zaten bu vefatı da onu gösteriyor. Allah rahmet etsin. Vefat ettikten sonra Eminönü’nde, bahçe kapıda türbesi bulunur.

F: Bugün aslında çoğumuz önünden geçiyoruz ama bu padişah türbesi mi? Ya da türbenin özelliği nedir? Hasan Eren Bey konuğumuz bize 1. Abdülhamit Han Türbesi’nin özelliğini anlatıyor efendim.

H: Şimdi Sultan 1. Abdülhamit’in türbesine girerken türbe kapısında küllü nefs-i za ikatülmet diye başlayan ayet yer alır. Yani her nefis ölümü tadacaktır ya da tadıcıdır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Her şeyden önce içeri giren ziyaretçinin aklını başına alması için bir müthiş uyarıcı diyelim. Daha sonra avluya adım atıyorsunuz. Sultan 1. Abdülhamit’in türbesine gireceğiniz zaman yine yukarıda Fecr Suresinin ayetleri karşılıyor. Ey huzur içinde olan nefis, sen ondan razı, o da senden razı olarak Rabbine dön. Bu da yine aklımızı başımıza almamız için ikinci bir uyarıcı. Ve üçüncüsü de içeri girdiğimizde Peygamber Efendimiz’in mübarek kademi şerifi yani ayak izi türbenin içerisinde bulunuyor.

F: İşte en önemli şey burada 1. Abdülhamit Han’ın türbesine mutlaka gidelim. Orada Eyüp Sultan Hazretleri’nde olduğu gibi tıpkı Peygamber Efendimiz’in ayak izini görebiliriz. 1. Abdülhamit Han türbesinde.

H: Evet. Bu hikayesi de şöyledir. Kalem Köyü’nden bu ayak izi, Peygamber Efendimiz’in bu ayak izi İstanbul’a getirtiliyor. Sultan 1. Abdülhamit Han tabi bunu zorla türbesine koyduramaz. Böyle bir yetkisi bile yok Padişah olmasına rağmen. Çünkü rıza ile olmalı. Bu ayak izini getiren kişi ikna edilerek kendisine İstanbul’da bir tekke kurdurarak bu ayak izi Peygamber Efendimiz’in ayak izi 1. Abdülhamit Han Hazretleri’nin türbesinde konuluyor. Bu türbede zaten 6 mısralık bir bölüm var. Kademi Şerif’in üstündeki alınlıkta diyelim, mermer alınlıkta. Son iki mısra şöyle.

Sür yüzün acz-ı niyaz ile edip istişfa olayım dersen eğer mazharı affu gufran.

Yani eğer sen affedilmek, mağfirete kavuşmak istersen yüzünü acz ile şefaat umarak bul. Bu da. Yani müthiş bir incelik. İşte İstanbul inceliği, zarafeti, medeniyeti diyebiliriz. Fakat bize yakışmayan bir şey ne yazık ki biz orada o ayak izinin olduğunu, Peygamber Efendimiz’in ayak izinin olduğunu bilmiyoruz. Sadece türbenin dış kapısında Peygamber Efendimiz’in Kademi Şerif’i buradadır diye yazıyor. Ama dikkat çekici değil. Kimse Kademi Şerif’in ne olduğunu bilmiyor. İkincisi Sultan 1. Abdülhamit’i tanımıyoruz. Geçerken bahçe kapıdan, Yeni Camii geçtikten sonra meşhur şekerci, şekerciyi geçtikten sonra orada hemen vakıfbankın karşısında. Oraya girerek hem Fatiha okurlar hem de Peygamber Efendimiz’in ayak izini görebilirler.

F: Evet. Sevgili Hasan Bey, sesinize sağlık, ağzınıza sağlık.
Kaynak: https://ustunzekalilar.org/tr/Makaleler/Icerik/106-Osmanli-Egitim-Sisteminde-Enderun-Mektebi

Osmanlı’yı Yönetenler Mektebi Enderun