Edirnekapı Kuş Pazarı ve Osmanlı’da kuşlara olan sevgi

İstanbul’da Edirnekapı’da yolunuz düşerse görmenizi tavsiye ederiz… Edirnekapı’da hem kuş hem de güvercin meraklılarının buluştuğu yer. Tekfur Sarayı’nın hemen yanında. Girişte 20 TL giriş ücreti alıyorlar sizden. Sadece Pazar günleri açık ve öğleye kadar devam ediyor. O kadar kalabalık ki, yürümekte zorlanıyorsunuz. Ama sakın çocuklarla gitmeyin, hem ortamın kalabalıklığı ve hem de temizlik açısından uygun değil. Umarız ilgili belediyemiz burayı daha güzel ve sağlıklı bir ortam sağlar. Hazır gelmişken bizde Osmanlı dönemi İstanbul’unda Kuşçuluk üzerinde duralım dedik. İşte detaylar:

KUŞBAZ NE DEMEK?
Osmanlı’da özellikle güvercinler habercilikleri dolayısıyla Saray’ın değerli varlıkları arasında sayılır ve bunların bakıcılarına “Kuşbaz” denilirdi. Bu kuş tutkusu Saray’da kalmamış tüm ülkeye yayılmış. Evliya Çelebi’nin yazdığına göre (Seyahatname) 1600’lü yıllarda İstanbul’da Saray dışındaki kuşçu dükkânlarında da 600 kuşbaz çalışmaktaymış.

BU KADAR ÇOK GÜVERCİN ÇEŞİTLERİ OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
Saray’da güvercinlerin kayıtları özenle tutulur, aralarına melez ırkların karışmaması için önlemler alınırmış. Güvercinlerin “Taklabaz”, “Mısıri”, “Bağdadi”, “Demkeş”, “Kızılala”, “Karaala”, “Tekirala”, “Taçlı kut”, “Çakşırlı kut” şeklinde adlandırılan türleri olduğu kayıtlarda yazılı. Bunun yanında avcılıklarından ötürü beslenen diğer kanatlılara bakmakla görevli “Doğancıbaşı”, “Atmacacıbaşı”, “Şahincibaşı”, “Çakırcıbaşı” benzeri diğer kuşbazlar da vardı. Mesela 17’nci yüzyılın başında 1600’lü yılların başında Saray’da 30 doğancı, 271 çakırcı, 276 şahinci, 45 atmacacı olmak üzere 592 kuşbaz çalışmaktaymış.

DOĞANCIBAŞILARIN GÖREVİ ÇOK ÖNEMLİYDİ?
Avrupa’da soyluluğun ve asaletin sembolü olarak karşımıza çıkan doğancılık, Osmanlı döneminde idarî, ekonomik ve edebî yönleri olan bir uğraş olarak göze çarpmaktadır. Osmanlı döneminde sanat olarak görülen doğancılık sarayda dört teşkilat ile var olmuştur. Aynı zamanda imparatorluğun taşrasında da Hristiyan ve Müslüman birçok doğancının varlığının bilinmesi, Osmanlı döneminde doğancılığın gelişmiş bir ağ yapısına sahip olduğunu da göstermektedir. Saray doğancıları padişah ile avlanmaya gider, yakaladıkları avları padişaha sunarlar ve vasal devletlerden getirilen değerli doğanları alarak besleyip eğitirlerdi. Taşradakiler ise yılın belli zamanlarında İstanbul’a gelirler ve bölgelerindeki yuvalardan topladıkları yavruları büyüterek, saraya sunarlardı. Bunun haricinde çeşitli kuşları ve av etlerini de getiren taşra doğancıları, tımar veya çiftlik tasarruf ederler, ayrıca vergilerden muaf tutulurlardı.

TÜRKLERDE KUŞCULUK
Avlanmayı hayatın bir parçası olarak gören Türkler, avcı kuşları ve av hayvanlarını kullanarak siğir adı verilen sürek avlar yaparlardı. Selçuklu ve diğer Oğuz Türkleri, Anadolu’yu yurt edinmelerinden sonra da avcılık geleneğini devam ettirdiler. Büyük Selçuklular devrinde sultanın av işleriyle ilgili sorumlusuna bâzdâr denilmektedir. Tuğrul Bey, avcılığı müstakil bir teşkilat hâline getirdi. Bu dönemde avcı birlikleri kurularak orduyu zinde tutmak amacıyla sürek avları yapılmıştı. Anadolu Selçuklularında av köpekleriyle, doğan, atmaca vb. gibi avcı kuşların bakımını yapan ve sultanla birlikte ava giden bir teşkilat mevcut olup, bunlara bâzdâr, teşkilatın başındaki kişiye yani avcıbaşıya da emîr-i şikâr denilirdi. Timurlular ise kuşhâne denilen yerde kuşciyân adını verdikleri bir eğitmenle av hayvanlarını yetiştirirdi.

KUŞÇULUK İLE İLGİLİ TERİMLER
Sayyad: Avladıkları avların postlarını saray ağalarına teslim eden avcılar.
Görençciler: Avcı kuşların bakımından ve eğitimden sorumlu olan kişiler.
Getürücüler: Avcı kuşların saraya getirilmesinden sorumlu olanlar.
Tuzakçılar: Avcı kuşlar ve diğer av hayvanları için tuzak kuranlar.
Kümeciler: Kayalık bölgedeki av kuşlarının yavrularını toplayanlar.
Didebân / Yuvacılar: Avcı kuş yuvalarına gözcülük yapanlar.
Tülekçi ve Yavrucular: Yavru kuşların yuvalarını koruyarak kanatlanmasına kadar bakanlar.
OSMANLI’DA KUŞ  KUŞ EVLERİ?
İstanbul’da özellikle kuş evlerinin yapılma sebepleri arasında Kur’an-ı Kerim’de geçen “ Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah’ı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir.(Nur Suresi 41) ayetinden esinlenerek vakıf geleneğinin temeli atılmıştır. Kuş evleri aynı zamanda bir vakıf olarak ayrıca koruma altına alınmış, evlerin temizlik, bakım ve onarımı da yine bu vakıflar eliyle yapılmaktaydı.
Konu ile ilgili detaylar şu şekilde:   https://istanbulunsirlari.net/istanbulda-ucan-kuslarin-da-mekani-var/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2013/05/20/kusbazlik-bitmis-olsa-da-postkusbazlar-hl-var

https://islamansiklopedisi.org.tr/sikar-agalari

https://www.osmanlimirasi.net/dergi/osmanli-devletinde-avci-kusu-yetistiriciligi-bazdaranlik-bati-anadolu-ornegi-ss-655-6772020114b5b202.pdf