DÜNYADA TEK KALAN MEZARLIK

Fahri Sarrafoğlu(İstanbul Seyyahı)

 (İstanbul’un Sırları: 480) 

Eyüp Sultan Hazretlerinin çevresi çok önemlidir, manevi bir ortam olduğu için İstanbul halkı yakınları vefat edince buraya defnedilmeyi isterlerdi. Böyle bir ulvi mekanda defnedilmeyi isteyen bir başka kesim daha vardı bunlarda kamu görevi yapıyoruz diyen “Cellatlardı”. Gümüşsuyu mezarlığından Pierre Loti (doğrusu Karyağdı Tepesi) tepesine doğru çıkarken görülebilecek bu mezarların Osmanlı cellatlarına ait olduğu bilinmektedir. Her sene geçtikçe giderek sayıları azalıyor. Bu mezarlar da bizim kültürümüzün bir parçasıdır, sahip çıkmamız gerekiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nda cellatların kimliği gizli tutulurdu. Cellatların mezarlarında öldükten sonra ailelerinin dışlanmaması için isimleri yazılmazdı . Yaklaşık 1.90cm boyunda olan bu taşlar zamanla toprak altında kaldığı için günümüzde daha kısa gözükmektedir. Bu mezarların eskiden karaya boyandığı da kaynaklarda belirtiliyor.

Dikdörtgen prizma biçiminde olan bu taşların bazılarının tepesinde sadaka taşlarını andıran oyuklar bulunmaktadır. Gelen geçenin bu oyuklara para bıraktığı, fakir fukaranın buradan nasibini aldığı ve ölenlerin ruhuna dua ettiği rivayet edilir.

50 DÖNÜMDEN 40 METREKAREYE
Kar Yağdı Baba’ tepesi olarak da adlandırılan meşhur ‘Pierre Loti’ tepesinin bir kısmında bulunan dünyada bilinen tek cellat mezarlığı 2.Mahmut zamanına kadar 50 dönümlük alandan 40 metrekarelik bir yer ve üç beş mezar kalmıştır. İnsanlar tarafından çok sevilmeyen bir meslek Ayvansaray tarafında yaşarlarmış kimse selam vermez ve maaş almazlarmış peki nasıl geçiniyorlar görevini yaptıktan sonra canını aldığı kişinin üstündekileri alıp kaftan, yüzük, sorguç genelde ağırlıklı olarak elmas sorguçları alıp yeni cami önündeki cellat mezadında satarlarmış. Cellatlar sevilmediği için farklı mezarlıklara defnedilirmiş ve mezar taşlarında isim yazmazmış 180cm yekpare taş başlarına dikilirmiş. Kanuni döneminde yaşadığı rivayet edilen bu cellattın 4000’den fazla can aldığı rivayet ediliyor 2021 İSKİ kazısında birbirine yapışık 2 tane cellat iskeleti bulunmuş üzeri kapatılarak yol yapımına devam edilmiştir.

ŞARTLARINDAN GELEN İSİM ”CELLAT”

İslam devlet teşkilatında ve literatüründe ise cellatlık mesleğini icra eden memurlara şurtî denmektedir. Bu memurların bağlı bulunduğu teşkilata ise şurta denir. Bu kelime “yırtmak, yarmak; şart koşmak, alamet koymak; görevlendirmek” anlamındaki şart kökünden türemiştir. Şurta teşkilatı düzenin korunması, suçluların yakalanması, asayiş ve emniyetten sorumludur.

ÇARŞAMBA GÜNÜNE DİKKAT ETMEK LAZIM

Cellat Ocağı’na giden yolda İstanbul’un fethi bir dönüm noktası niteliğindeydi. Güvenlik işleri ve askerî alanda yapılan teşkilatlanmalar dâhilinde öncelikle Veziriazam Karamani Mehmed Paşa’ya 5 cellat ve şehirdeki suçluları cezalandırması için falaka ve değnek verilmişti. Bu cellatlar çarşamba günleri İstanbul’da kol gezerdi. Bu cellatlar Galata, Eyüp gibi civar kazalarda güvenliğin sağlanmasından mesuldüler.

KİŞİYE GÖRE MUAMELE

İnfazı yapılacak kişi önemli ve üst düzey devlet adamı ise infazı yapmak üzere genellikle Dersaadet’ten cellat görevlendirilirdi. Bu cellatlar infazını gerçekleştirdikleri kişinin kesik başını İstanbul’a, saraya getirirlerdi. Örneğin 25 Aralık 1683 tarihinde idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın vücudu Belgrad’da bulunan sarayın karşısındaki caminin avlusuna defnedilmiş ve kesik başı ise Edirne’ye getirilmiştir.
Osmanlı Devleti’ndeki ilk kardeş katli Yıldırım Bayezid’in kardeşi Yakub Çelebi’nin boğdurulmasıydı. Sultan I. Murad’ın Kosova Savaşı esnasında (1389) hayatını kaybetmesi üzerine kendisine biat edilen I. Bayezid, babasının ölümünden habersiz olan kardeşi Yakub’u yanına çağırttı ve karargâhta boğdurttu. Sultan İbrahim’in tahttan indirildiği ve infaz edildiği gün yaşananlardı. Cellat Kara Ali infaz için çağırıldığında bu görevi yapmak istememişti. Fakat zorla getirilip emri yerine getirmesi istenildiğinde üzüntüsüne rağmen, çırağının yardımıyla Sultan İbrahim’i orada kementle bağlayıp boğarak infaz etmişti (9 Ağustos 1648). Bu, Kara Ali’nin son görevi oldu ve olaydan sonra hacca gitti. Kara Ali gibi başka ünlü cellatlar da vardır. 17. yüzyılda Kara Ali’nin yamağı olan Hammal Ali ve 1623’te Genç Osman’ı öldüren ve Davud Paşa’nın infazını gerçekleştiren Usta Süleyman bunlardan sadece ikisidir.

Topkapı Sarayı Babüs Selam önünde bulunan Cellat Çeşmesi ve siyaset taşı.
https://www.istanbulunsirlari.net/2016/07/17/bu-tasin-adi-neden-ibret-tasidir/

HZ İSMAİL MİSALİ BOYUN EĞMEK

Viyana bozgunundan sonra Belgrad’da idam edilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa da yağlı kementle boğulmuştur. Bu şekilde idamına hükmedilen devlet adamlarına makamlarına hürmeten cellatlar tarafından saygıda kusur edilmez, onlar da haklarındaki fermanı metanetle kabul edip boyun eğerlerdi. Sarayda uygulanan infazlar birinci avluda Babüsselam yakınında cellatların infaz aletlerindeki kanları yıkadığı sağ taraftaki Cellat Çeşmesi önünde veya Divan Meydanı’nda uygulanırdı. İnfaz edilen kişilerin kesik başları yine avludaki İbret Taşı üzerine konulurdu. Padişah Divan Meydanı’nda yapılan infazları Kasr-ı Adl’den seyredebilirdi. Saray dışındaki idamlar çoğunlukla Yedikule Zindanı’nda gerçekleştirilirdi.

Osmanlı devletinin resmi cellat teşkilatı, bir cellat başının idaresinde olup sayıları zaman içerisinde değişiklik gösteren bir kurumdu. Cellatların hepsi de aslen “ Kıptî3 “ idi (Koçu,2003:33). Genel olarak çingeneler ve Hırvatlardan oluşan Saray Cellatları, Bostancı Ocağı’nın bir kolu olan “Cellat Ocağı” na bağlıdır. Cellat Ocağı, 20 kadar neferden oluşmaktaydı. Saraydaki cellatlar arasındaki özel olarak seçilmiş olan grup ise; dilsiz cellatlardır. Bunlar özellikle, gizli yapılan infazları yerine getirirdi.
SİYASET ÇEŞMESİ YA DA CELLAT ÇEŞMESİ
Cellat Arapça kamçı ile vuran eziyet anlamına geliyormuş. Kara Ali Osmanlı’nın en ünlü celladı. 17. yüzyılın ortalarında yaşamıştı ve yaklaşık çeyrek yüzyıl cellatbaşılık yaptı. Cellat usta Süleyman’ın çırağı olarak işe başladı. Pek çok cellat gibi Çingene asıllı olduğu sanılmaktadır. Siyaseten öldürülmeleri gereken kişiler veya Divân-ı Hûmayun’da yargılanıp idama mahkum olanların infazı Topkapı Sarayı’nda Orta Kapı’ya yakın bir noktada bulunan “Siyaset Çeşmesi” önünde yapılır ve cellatlar burada onların boyunlarını vururlardı. Topkapı Sarayı’nın “Orta Kapı “ adı verilen, ikinci büyük kapısı Bâbüsselâm’ın önündeki ulu çınar ağaçlarının altında, Marmara Denizi yönüne bakan duvara bitişik çeşmenin yerinde bir zamanlar, bir başka çeşme vardı ve söz konusu bu çeşme Osmanlı Tarihi’nin ayrıcalıklı çeşmeleri arasında yer alırdı. İdam edilen mahkûmun eşyaları celladın olurdu. Bu mallar yılda bir ya da iki kez “Cellad Mezadı” adı verilen bir mezadla satılırdı. Cellatların mezarının tahrip edilmesinden korkulduğu için ve yakınlarına zarar verilmesin diye mezar taşlarının üzerinde isimleri yazılı olmaz ve gömüldükleri yerler ücra köşelerden seçilirdi. Bilinen iki tane cellat mezarı vardır. Biri Eğrikapı civarında, diğeri bugün Pier Loti kafesi diye bilinen kafeye giden yoldaki Karyağdı bayırı civarındadır.
İKİNCİ MEZARLIK SÜTLÜCEDE
Bazı kaynaklara göre cellat mezarlığının bir diğeri de
Gaysuni ya da Kaysunizade Mehmet Efendi’nin camisinin bulunduğu hazire de olduğu belirtilmektedir. Kaysunizade, Osmanlı’da çok büyük hizmetleri olmuş âlimlerden biridir. O hem bir hekim hem de bir kadı-şeyhülislamlık yapmış âlimdir.  Camisi Sütlüce’de bulunmaktadır.

 Kaynak: İpşirli, Mehmet (1993) “Cellat” Türkiye Diyânet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA) , Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı, Cilt:7, s:270-271