Sultan İbrahim’den kalan tek hatıra: “ Sepetçiler Kasrı”

Fahri Sarrafoğlu(İstanbul Seyyahı)
(İstanbul’un Sırları: 466) 

Başından onca olaylar geçmesine rağmen hala ayakta kalabilmeyi başarabilmiş bir sultana Deli demelerine yıllardır üzülürüm. Sultan İbrahim koca bir devleti ayakta tutmayı başarmış bir Sultan ve diğerleri kadar da önemli bir Padişah. Şu an tüm Osmanlı ailesinin soyu oradan geldiğini de unutmayalım. Evet, işte Sepetçiler Kasrı benim için bu bakımdan önemli değerli dostlar.  İşte hikayesi:

GÜNÜMÜZDE DE KULLANILIYOR

Günümüzde Yeşilay Genel Merkezi olarak kullanılan Sepetçiler Kasrı 1643’te Sultan İbrahimın emri ile inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde yapılmış köşklerin en görkemlilerinden biri olan Sarayburnu’nda inşa edilen Sepetçiler Kasrının mimarı Hassa Başmimar Kasım Ağadır. İsminin anlamı ise iki rivayet ile açıklanıyor. Rivayetlerden biri Edirne Saray’ında yükseltilmiş fevkani yapılara Sepetçi veya Sultani ismi verildiği için o dönem yapılmış köşklerin en görkemlerinden biri olduğu için sepetçi ismi verildiğinin.
Diğer rivayet göre ise Sultan İbrahim Kasrın arkasında bulunan hasırcı ve sepetçi esnafını koruduğu ve köşkü yaparken sepetçi esnafının yardımlarını gördüğü şeklindedir. Kasrın yapımından sonra da kasrın çevresindeki sepetçi esnafı çalışmalarını sürdürmüş ve sepetçilerin burada bulunmasından ötürü de Kasra bu isim verilmiştir. Kasrın inşa kitabesinde bulunan şu sözler ikinci rivayetin gerçeğe daha yakın olduğunu göstermekte. Kitabe metni günümüz Türkçesine şöyle çevrilmiştir; Himmeti yüce olan Sultan İbrahim hazretlerinin Allah kadrini ve köşkünü hep yüceltsin. Onun emriyle bu yüksek eşsiz benzersiz bina yapıldı. Şair Yahya, “Allah, o gösterişli köşkü mübarek etsin”, diyerek tarihini söyledi”

LİMANLAR İLE ÇEVRİLİ SEPETÇİLER KASRI

Bir dönem Gülhane Tıbbiye Mektebi’nin ecza deposu olarak kullanılan Sepetçiler Kasrı’nın bulunduğu konum önemlidir. Bizans döneminde Neorion ve Prosphoanos limanlarının olduğu bölgede bulunmakta Sepetçiler Kasrı. Bu iki liman Bizans döneminde kentin önemli ticari ulaşım merkezleriydi. Ticaret açısından önemli olan bölge, önemini ticarete sınırlandırmamıştır. O dönemlerde kentin ihtiyaçları olan erzaklar o bölgede depolanıyordu. Bizans döneminde depo olarak kullanılan bölge Osmanlı döneminde de depolama alanı olarak kullanılmış, Sepetçiler Kasrı da bunun bir örneğidir.
BİZANS DÖNEMİNDE AYASOFYA’YA BURADAN GİDİLİYORDU

Sepetçiler Kasrı, Prosphorianos Limanı’nın bulunduğu alanda inşa edilmiştir. Bu limanın hemen arkasında, Osmanlı devrinde Yalı Köşkü kapısı olarak adlandırılan Eugenios Kapısı da bulunmaktadır. Eugenios Kapısı Bizans devrinde İmparatorların saraydan deniz yoluyla Ayasof’ya ya gitmek için kullandıkları kapıdır. Kapının yanında bulunan ve Sepetçiler Kasrının içinden kalan Eugenios kulesi ise Halice çekilen zincirin bağlandığı yerdir.

Sepetçiler Kasrı’nın İstanbul yaşamına ilişkin bir diğer önemi ise saraya ait kayıkların bulunduğu yerde olmasıdır. Demiryolu, Topkapı Sarayı ile bağlantısını kesmeden önce sultanların kayıkları burada korunmaktaydı.

BİZANS DÖNEMİNDEN KALMA KİTABELER
Sepetçiler Kasrı, 1643’te Sultan İbrahim tarafından Bizans döneminden kalma surların üzerine inşa ettirilmiştir. Topkapı Sarayı’nın dış bahçesinde ve kıyı alanlarında yer alan yapılardan bugüne kadar gelebilen sadece Sepetçiler Kasrı’dır. İnşaatında kullanılan kırmızı mermerler Darıca ve Rusçuk’tan, çinileri İznik’ten, demir aksam ve çiviler de Samakoy ve Selanik’ten getirilmiştir.

Sepetçiler Kasrı’nın üzerinde yükseldiği sur parçasında bulunan kitabelerde Bizans İmparatoru’nun ismi ve İsa Peygamberin monogramları bulunmakta. Bu kitabeler Osmanlı döneminde de muhafaza edilmiştir. Buna ek olarak Sarayburnu tarafındaki kulenin duvarının alt kısmında beyaz mermer üzerine işlenmiş “Theophilos Kulesi” anlamına gelen “AVTOCPOT OPOC” kelimelerinin bulunduğu kitabesi vardır. Kitabenin, yapım tekniği itibariyle mermer zemin üzerine metal harfler yerleştirilmek için matkap ile delikler açıldığı görülmektedir. Bu teknik Bizans devrinde sıkça kullanılan bir uygulamadır. Bu kitabelerin muhafaza edilmesi Osmanlının tarihe önem verdiğini ve vefaya verdiği önemi göstermektedir.

BİRÇOK MESLEK GRUBU TARAFINDAN  KULLANILAN KASRI

Sepetçiler Kasrı padişahların hasbahçe ziyaretleri esnasında kullanılan kasırlardan biridir. Özellikle Sultan III. Selim döneminde kasrın sıklıkla kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Kasır bir dinlenme ve eğlenme yeri olma dışında ayrıca Sultanın donanmanın sefere çıkışı ya da dönüşünü izlediği bir mekân olma özelliğine de sahiptir. Donanmanın sefere çıkış merasimlerinde genellikle Yalı Köşkü kullanılmakla birlikte zaman zaman Sepetçiler Kasrı da kullanılmıştır.

ÖNCE SERGİ MERKEZİ SONRA DEPO OLUYOR

  1. yüzyılda Kasrın bazı bölümleri, bir dönem “İzmid Çuka Fabrikası” ve “Hereke Kumaş Fabrikası”nın eşyalarının deposu olarak işlev görmüştür. 1846 tarihli bir belgeye göre, İzmid Çuka Fabrikası’nda üretilen mamullerin, Sepetçiler Kasrı’nda sergilendiği anlaşılmaktadır. Sergi, Padişah ve devlet erkânının katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Sergide İzmid Çuka Fabrikası’ndan çukalar ile Hereke Fabrika-i Hümayunu malumatından akmişe ürünleri sergilenmiştir.

DÖNEMİN MİMARLAR ODASININ MERKEZİ OLDU
Kasır aynı zamanda Hassa Mimarlar Ocağı tarafından da kullanılmıştır. Hassa Mimarlar Ocağı ve bu ocağa bağlı bir kurul, imar ile ilgili faaliyetlerini burada sürdürmüşlerdir. Önceleri kurul faaliyetlerini Yalı Köşkü’nde sürdürmüş fakat köşk yıkılınca Sepetçiler Kasrı’na geçilmiştir. 1831 yılında kurumda bazı değişiklikler yapılarak Ebniye-i Hassa Müdürlüğü kurulmuştur.  Sepetçiler Kasrı 1858 tarihli bir arşiv vesikasından anlaşıldığı üzere, Hazine-i Hassa’ya bağlı Hazine-i Hassa-i Şahane Kumpanyası vapurlarının komisyonunun topladığı meclise de ev sahipliği yapmıştır.
SONRA KÜREKÇİLER ODASI OLDU
1866 tarihli bir arşiv vesikasından kasrın altındaki birimlerden birinin Hamlacı Matbahı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hamlacı Ocağı kayıkhanedeki kayıklarla ilgilenen kürekçi bölüğüdür. Ayrıca kasrın hemen bitişiğinde kayıkhane ocağı bulunmaktadır. Bu bağlamda kayıkhane ile kasrın arasındaki bağlantı daha net bir biçimde ortaya çıkmaktadır. Yine aynı tarihli bir belgede, köşkün altındaki birimlerden birinin tuğla konulmak üzere, Nafia Nezareti’ne teslim edildiği anlaşılmaktadır.  Bugünkü anlamda Bayındırlık Bakanlığı işlevine sahip olan Nafia Nezareti’ne, 1866 yılında Sepetçiler Kasrı’nın tahsis edildiği anlaşılmaktadır.

2.ABDÜLHAMİD’İN İLK İŞİ BURAYI YAPTIRMAK OLDU NİYE Mİ?
Osmanlı tarihi açısından hareketli bir süreç olan II. Abdülhamid devri; isyanlar, savaş ve dış borçlarla uğraşılan bir dönemdir. Yönetimsel ve askeri açıdan yaşanan değişimler ile birlikte böylesine dinamik bir dönemde Sultan II. Abdülhamid tahta çıktıktan birkaç ay sonra Sepetçiler Kasrı’nda 1292 senesinin teşrin-i evvel ayının on dördüncü gününden yirminci gününe kadar sürecek olan bir onarım yaptırmıştır.  Çünkü orayı askeri olarak bir gözlem yeri olarak kullanılmasını istiyordu. Söz konusu onarım, 2.126 kuruş 5 paraya mal edilmiştir. 1292 senesi tamirat defterinde kasrın bodrum katının, hasta ve yaralılar için düzenlenmesi amacıyla bir onarım yapıldığından bahsedilmektedir. 290 1876 yılında yapılan bu tadilatın akabinde, 1877 yılında Osmanlı-Rus savaşı gerçekleşmiştir. Kasır bir ara postane olarak da kullanılmış. Günümüzde ise Kasrı Yeşilay Genel merkezi olarak  kullanılmaktadır.

Kaynak: https://dergipark.org.tr/en/pub/mbud/issue/35619/397380

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/172734