Hikayesi ve efsanesi olan bir köşk

(İstanbul’un Sırları: 459)

İstanbul Boğazı gerek Anadolu yakasında gerekse Avrupa yakasında birçok yalılar var. Her yalının da elbette hikayesi var. Ama Yusuf Ziya Paşa köşkünün ise hikayesi en çok olandan. Hikaye, efsane, hurafe hepsi birbirine karışmış ve onu görenlerin bu niye böyle yahu diye sordukları bir köşk. Ben de ilk gördüğümde bu kule niye böyle demiştim. Niye kule? Çünkü İstanbul’da kule konusunda Osmanlı Padişahları çok hassas. Bu konuda en ufak taviz bile vermiyorlar. Hidiv Kasrının kulesi Topkapı Sarayı Adalet Kulesi’nden yüksek olduğu için yıktırılmıştı Sultan Abdülhamit Han tarafından. Yusuf Ziya Paşa köşkünün kulesine bakarsanız aslında o da daha yüksekmiş ama aynı sebepten kulenin bir kısmı sonradan yıktırılıyor, çünkü Adalet Kulesi’nden yüksekte olan hiçbir kule olamaz. Neyse hadi biz şimdi köşkün hikayesine dönelim:

FARKLI BİR KÖŞK YAPTIRMAK İSTEDİ
Rumelihisarı`nın en önemli ve tarihi binalarından biri olan Yusuf Ziya Paşa Köşkü`nün yapımına 1910`lu yıllarda başlanmıştır. Yusuf Ziya Paşa o dönemde Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa`nın Başyaveri olarak görev yapıyordu. Ancak 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı`nın patlaması ve Osmanlı Devleti’nin de savaşa girmesi nedeniyle inşaatı yapan ustalar askere alınınca çalışmalar tamamlanamadı. Yusuf Ziya Paşa ikinci eşi Nebiye Hanım ve Nebiye Hanımın ilk eşinden olan 3 kızı ile birlikte, vefat ettiği tarih olan 1926 yılına kadar köşkte yaşadı. Paşanın ölümünden sonra aile 1993 yılına kadar köşkte oturdu, birinci katında ise kiracıları yaşadı. Yarım kalan inşaat nedeniyle tamamlanamayan ve boş kalan ikinci ve üçüncü katlar yüzünden bina çevrede “Perili Köşk” diye anılmaya başlandı.

MAL SAHİBİ MÜLK SAHİBİ HANİ BUNUN İLK SAHİBİ
Yunus Emre’nin hani bir sözü var ya: “ Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Mal da yalan, mülk de yalan. Var da biraz sen de oyalan”. İşte bu köşk de yıllar içinde el değiştirmiş. Köşk, 1993 yılında müteahhit Basri Erdoğan`a satıldı. Yapının rölöve, restitüsyon, restorasyon ve uygulama projeleri, 1995- 2000 yılları arasında mimar Hakan Kıran tarafından gerçekleştirildi. Cephenin taş ve tuğla kaplaması restorasyon projesine sadık kalınarak tamamlandı. Tuğlalar, İngiltere`den ithal edilerek aslına en uygun şekilde 4 ayda kaplandı. Uygulama projesine göre binanın betonarme imalatında 2 bin 800 metreküp beton, 350 ton demir kullanıldı. Köşkün dış görünüşü korunurken, iç mekanlar modern ve ferah bir iş ortamı sağlayacak şekilde düzenlendi.

10 katlı yapı, bir yanda Karadeniz, diğer yanda ise Marmara Denizi açılımını görmektedir. Faaliyetlerini 19 Şubat 2007 yılından itibaren Perili Köşk`te sürdüren Borusan Holding, köşkü 2030 yılı sonuna kadar kiralamıştır.

BİNA İLE İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER
P
erili Köşk veya Yusuf Ziya Paşa Yalısı, İstanbul’un Sarıyer ilçesinin Rumelihisarı semtinde yer alan tarihi bir yapıdır. 9 katlı olan bina, yaklaşık 5000 m²’lik zemin alanına sahiptir. Binanın dış cephesi, 1995-2000 yılları arasında iç mekanını da yenileyen Hakan Kıran tarafından özgün tasarıma sadık kalınarak restore edilmiştir. Binanın yapımında Birleşik Krallık’tan getirilen tuğlalar kullanılmıştır. Perili Köşk’ün değeri 2003 yılında Century 21 tarafından 40 milyon dolar olarak belirlenmiştir.

PAŞA KÖŞKÜN TADINI ÇIKARAMADI
Yusuf Ziya Paşa’nın üç gemisi batınca, ekonomik zorluklar da beraberinde gelir. Hem nitelikli adam bulunamaması hem de işlerinin bozulması nedeniyle binanın yapımı yarıda kalır. İflasın eşiğindeki paşa, İstanbul’u terk edip Mısır’a yerleşir. Yalıyı da diğer eşine bırakır. Fakat Mısır’da da hayat Paşanın istediği gibi gitmez. Çektiği sıkıntı ve acılara dayanamayan paşa da 1926 yılında vefat eder. Yusuf Ziya Paşa’nın vasiyeti gereği, köşkün cihannüması yani seyir kulesinin taşları sökülüp Mısır’a götürülür. Bu taşlarla Nil Nehri’ni gören bir yerde Yusuf Ziya Paşa’nın mezarı yapılır.

Ayrıca Borusan’ın Perili Köşk’te gerçekleştirdiği ışık tüpü uygulaması ise Türkiye’de ilk ve tek örnektir. Dekorasyon amaçlı da kullanılan bu ışık tüpü ile geceleri binada, 1400’ü aşkın renkle aydınlatma yapılabilmektedir.

Sular hep aktı geçti
Kurudu vakti geçti
Nice han, nice sultan
Tahtı bıraktı geçti
Dünya bir penceredir
Her gelen baktı geçti
(Yunus Emre)