Yüzyıllık camiden kalan sadece bu mihrap

Elimizde kalan sadece bu “Mihrap”
(İstanbul’un Sırları: 453) 

Bir cami düşünün, iki asır İstanbul’un en güzel yerinde ibadete açıkken bir gecede yıkılıyor ve yok ediliyor. Ve elimizde kalan sadece o camiden “MİHRAP”. İşte bizde bu tarihi caminin mihrabını görmeye gittik.. İsterseniz baştan başlayalım hikayemize önce Karaköy’e gidelim sonra Kasımpaşa’ya İşte detaylar:

YIKTIRILDI VE ENKAZI DA KAYBOLDU
 Günümüzde Karaköy meydanı olarak bildiğimiz yerde Bizans döneminde kilise olan ve  İstanbul’un fethi ile birlikte Fatih Sultan Mehmet döneminde ve sonrasında ki yaklaşık iki asır boyunca tekke olarak görevini sürdüren tarihi yapı bugünkü araştırma konumuz. Tekke olarak kullanıldı dönemde  zaman  ile birlikte harap bir hal almaya başladığı görülen yapı 1670 li yıllara gelindiğinde dönenin vezir-i azamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa  tarafında  altı kısımları camii ye gelir getirecek dükkan, üst kısmı ise merdivenler ile çıkılarak ibadet edilebilecek şekilde camii inşaa ettirmeye kara verir. Yapının ismi ilk zamanlarda yer aldığı meydan ismi olan Karaköy Camii olarak konulduğu düşünülse de zaman ile bu camii banisi olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın ismi ile anılacaktır.

YENİDEN İNŞASI VE ESTETİK GÜZELLİĞİ
Yerine yapıldı yapı gibi zaman ile yine eskimeye başlayan yapı 1902 yılında dönemin Padişahı Sultan II. Abdülhamit tarafından yeni bir camii yaptırma girişiminde bulunulmuştur. Bu girişimi ile birlikte projelerini sunan mimarlar arasından İtalyan mimar D’Aranco’nun projesi, padişah tarafından ilgi ile karşılanmış ve camiinin yapımını mimar Raimondo D’Aronco üstlenmiştir. Soğan kubbeli sarayların mimari isteğini yansıtan ve kendisi de caminin dış gövdesi gibi mermer kaplama olan minaresi, dönemin İstanbul camilerinden farklı ve yine oldukça estetik bir şerefeye sahipti. Bu güzel şerefe Galata kulesi ile oldukça güzel bir uyum yakalamıştı ki şehrin batı üslubu yansıtması ile tam bir uyum içerisindeydiler.

TRAFİK SORUNU İLE YIKIM KARARI VE BATAN BİR GEMİ
1950 ler ile birlikte Karaköy bölgesinde trafik oldukça sorunlu bir hal almış , yolların genişletme ve ıslahının yapılmasına  ihtiyaç duyuluyordu.1958 yılında. Dönemin hükümetini aldığı bir kara ile caminin yıkıma karar verildi .  Bu karar sonrası halktan gelen tepkiler üzerine caminin taşlarını numaralandırılarak söküleceğine bu numaralandırma ile gemi ile taşınan taşlar ile Kınalıada’da yeniden camii yapılması şeklinde karar verilmiş oldu. Karar sonrası numara verilerek sökülen taşlar gemi ile Kınalıada’ya götürüldüğü sırada  geminin yan yatması  sonucunda  taşların denize döküldüğü ,Karaköy Camii’nin estetik  ve ahenkli mirası  sulara gömülmüş olduğu ulaşabildiğimiz bilgiler arasında. Kurtarılan iki duvar parçasından birisi  Kınalıada’da yeniden yapılan camiye  tuğla olarak eklenmiş diğer kısmı ise yine bu camii bahçesinde yatıyor. 

Yıkılan cami

KAYIP CAMİNİN KAYIP EŞYALARI YAĞMALANMIŞ
Halıları , şamdanları  Venedikten getirilmiş ,göz alıcı avizelerine bakanın bir daha baktığı  kartpostalların en güzel parçalarını oluşturan kubbesi, şerefesi ve külahı  ile bir camii  neredeyse tüm varlığı ile bir anda ortadan yok oldu.

Dönem itibarı ile oldukça tepki toplayan ve kaybolan parçalarını peşine düşülen caminin numaralı parçaları değindiğimiz gibi Kınalıada’a bulunan camiye tuğla olarak eklenmiş, diğeride bu caminin bahçesinde yer almaktadır.  İki parça duvardan başka camiden kalma diğer parçalara baktığımızda ise  geriye minberin kaldığını görüyoruz. Ahşap minber ve mihrap camiinin kaldırma işlemi sırasında ilk başlarda Mercan’da bulunan Atik İbrahim Paşa caminde kullanılacağı söylese de bu plan daha sonra gerçekleşmemiş, abanoz ağacından ahşap oyma mihrap,  şu an da Kasımpaşa da bulunan Yahya Kethüda  camisinde bulunmuştur.

MİHRABI ÇOK DEĞERLİ OLAN YAHYA KETHÜDA CAMİ
Kısaca Yahya Kethüda Camii ne de değinelim efendim. Karaköy’de yıkılan caminin mihrabı bu camide yer alıyor. Caminin mimarı kayıtlarda Mimar Sinan tarafından yapıldığı belirtilmektedir.  Sokullu Mehmet Paşanın kethüdası olan Yahya Kethüda, Kasımpaşa camii yakınların bir mescit  , tekke ve altmış hücreli bir han olmak üzer yapı topluluğu inşaa ettirmişti. Ayvansarayi den edindiğimiz bilgilere göre cami ve tekkeye ek olarak bir mektep ve şadırvan da bulunduğunu öğreniyoruz. Yahya Kethüda inşaa ettirdiği bu tekke ile halveti tekkesi inşa ettirmiş en ünlü iki sadrazam kethüdalarından olmuş , Yahya Kethüda ile birlikte halveti tekkesi denilince akla gelen bir diğer kethüda ise Semiz Ali paşa nını kethüdası Ferruh kethüdadır. Ferruh Kethüda , Balat Camii ve tekkesi olarak bilinene ve günümüzde Balat’ta bulunan  Ayvansaray caddesinin üst kısmında yer almaktadır.  Tekke kuruluşundan kapanmasına kadar geçen sürede Halvetiyye tarikatta bağlı kalmış ve Ferruh Kethüda’yı Halvetiyye tekkesi denildiğinde akla gelen isimlerden biri yapmıştır.  Tekkenin  önceden tevhidhane olarak kullanılan  ve günümüzde camii olarak kullanılan bölümden başka diğer bölümleri varlığını sürdürememiştir.