Bu çeşme Roma’da değil Çatalca’da

İstanbul’un Sırları: 432
Ülkemizde Aşk Çeşmesi olarak ün salmış olan Roma’daki  Trevi Çeşmesi, her yıl 10 milyona yakın turistin ziyaret ettiği popüler yerlerden biridir. Bunun hikayesini biliyor musunuz ? Büyük çoğunluğunuz biliyordur belki ama. Bu çeşmenin hikayesini benzer çeşmemiz bizim de var. Hem de İstanbul’a bir saat uzaklıkta. Topuklu Çeşmesinin de böyle hüzünlü bir aşk hikayesi var: İşte detaylar:

GÖZYAŞI İLE DOLAN HAVUZ
Çatalca İlçesi merkezinde, Kaleiçi Mahallesi’nde yer alan Topuklu Çeşmesi, hafif sivri kemerli ve kilit taşı süslemeli eyvan biçimde yığma taş malzeme ile inşa edilmiştir. Bir nişi ve bitkisel süslemeli madeni ayna taşı mevcut olup, önünde genişçe bir havuz yer almaktadır. Suyu Bizanslılarca getirilen Topuklu Çeşmesi Sultan II. Ahmet tarafından 1687 –1691 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Önünde bulunan havuzu ile beraber günümüze kadar özgün halini koruyan çeşmenin bulunduğu meydanda bir de tarihi çınar ağacı bulunmaktadır.

Roma Aşk Çeşmesi

VE ÇEŞMENİN EFSANESİ DE VAR
İstanbul’un Çatalca ilçesinde Erguvan çiçeklerini beyazdan erguvani renge dönüşümü şu olaya dayandırılıyor. Kral Yağfur’un kızı Haniçe canından çok sevdiği sevgilisinin dört gözle bekler. Haniçe’nin sevgilisi bir gün onu görmeye gelince Tekfur’un adamları tarafından Topuklu Çeşmesinde su içerken yakalanır ve surların dibinde acımasızca diri diri yakılır. O gün sevdalısının gözlerinin önünde diri diri yandığını gören Haniçe sevdiğinin  acısını dindirip onu kurtarmak için topuklu çeşmesinin havuzunun başına gidip elleriyle bir avuç su alır üzerine atarn.  Bu sırada havuza Haniçenin gözlerinden iki damla gözyaşı düşer. Topuklu havuzuna düşen iki damla gözyaşı birdenbire havuzu kıpkırmızı kan ile doldurur. İşte o günden beri Çatalca’da mayıs ayı gelince beyaz açan Erguvan çiçekleri Haniçe’nin aşkını anlatırcasına rengini değiştirerek bugünkü renginde açmaya başlar. Haniçe  ismi Evliya Çelebi seyahatnamesine geçen Çatalca’nın eski adıdır. (Kaynak: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/869795)

ÇATALCA ADI NERDEN GELİYOR?
Çatalca, antik dönemlerde Trakya’ya adını veren Trak halkının toprakları içerisinde (M.Ö. 2000) bulunmaktadır. Buranın bir yerleşim yeri olduğu İnceğiz Mağaralarından anlaşılmaktadır. Daha sonra buraya, Ergiske adında bir Yunan kolonisi kurulur. Ardından Bizans döneminde Metrai veya Metris olarak adlandırılır. Osmanlı’nın bölgeyi fethi öncesinde ise Rumlarca Hanica olarak da isimlendirilir. Evliya Çelebi’ye göre, bu isim yukarıda belirtilen Hanica’dır. Rumca bir kelime olup Büyük İskender zamanında İstanbul’u onaran Kral Yağfur’un kızı Hanica’nın yaylağı olması nedeniyle babası burada büyük bir kale yaptırarak Rumca Hanica adını verir. Burası, dayanıklı ve sağlam bir kaleydi.
Ayrıca Evliya Çelebi, Seyâhatnâme’de ilçenin coğrafî konumu ile ilgili olarak; “Bu şehrin mamur yapıları Çatal Dağı’nın eteğine kurulduğundan Çatalca derler” şeklinde anlatmıştır (Çelebi, 2006: 631). Saha araştırmasında elde edilen bilgiye göre, haritadaki
şeklinin çatala benzemesinden dolayı Çatalca dendiği de aktarılır.

PADİŞAH 4.MEHMET BURAYA SIK SIK GELİYORDU
Çatalca, Osmanlı İmparatorluğu döneminde padişahların ve sadrazamların uğrak yeridir. Mimar Sinan tarafından yapılan Ferhat Paşa Camisi, Çatalca’nın ünlü tarihî eserlerinden biridir. Bunun yanında surlar, çeşmeler ve çınar ağaçları tarihî statüsü olan diğer yapı ve nesnelerdir. IV. Mehmet (Avcı) saltanat döneminde (1648–1687) avlanmak üzere sık sık Çatalca’ya gelirdi. Evliya Çelebi’ye göre burada bir Hünkâr Sarayı ve bahçesi bulunmaktaydı (Çelebi, 2006: 632). Ancak günümüzde bu yapı ayakta değildir. IV. Mehmet’in burada av münasebeti ile uzun süreler kalması, Çatalca’yı bir anlamda statü bakımından önemli bir mekân hâline getirmiştir. Kalfaköy’de padişahların bugüne ulaşamamış bir av köşkü olduğu da rivayettendir. (Kaynak: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/869795)