Sakalı döküldü, beli büküldü ama ilmi bırakmadı.

Fatih Camine komşu en mütavazi cami

Fatih Cami Malta kapısından çıkınca sizi İkinci Mahmud’un yaptırdığı bir sebil karşılar. O sebilin hemen yanında küçük bir cami vardır. Küçük diyorum çünkü cami olduğu bile dikkatli bakmazsanız göremezsiniz o kadar girişi ufak.  Fatih Camiinin bu mütevazi camisinin banisinin yani yaptıran kişinin güzel bir hikayesi var. Fatih Sultan Mehmed bir gazadan dönünce, alimler karşılamaya çıktılar. Sultan Efdal-zade’yi görünce; ”Duydum ki, sen bir köyde otururmuşsun Ta o köyden İstanbul’a gelip, dört dersi büyük bir titizlikle okuturmuşsun. Sen üzerine düşeni yaptın. Biz de üzerimize düşeni yaparız” dedi. Oradaki alimlere savaş ganimetlerinden birer esir, Efdal-zade’ye ise iki esir hediye etti. Daha sonra Efdal-zade, İstanbul kadılığına getirildi. Ba’zı kaynaklar Efdal-zade’nin İkinci Bayezid zamanında İstanbul kadısı olduğunu söylerler. Hatta Edirne’de de kadılık yaptığı Kasım Paşa’nın yaptırdığı caminin vakfiyesinden de anlaşılmaktadır.
ÖNCE MEDRESE OLARAK İNŞA EDİLDİ
Efdalzâde Camii , Şeyhülislam Seyyit Efdalzâde Hamidüttin tarafından Sultan II.Beyazıt döneminde miladi 1503 senesinde medrese olarak inşaa edilmiştir.  Daha sonra medrese camiye çevrilmiştir. 11 adet medrese hücresi vardır, bunlar “U” şeklinde sıralanmıştır. Duvarları kesme taş ile inşaa edilmiştir. Medresenin dershanesi büyütülerek ve bir minare eklenerek mescide dönüştürülmüştür. Ahşap olan minare sonraları sac ile kaplanmıştır. Cami küçük olmasına rağmen çarşı esnafı ve mahalle efradı sıklıkla ibadet etmektedir.

 

Caminin isim sahibi ve camiyi yaptıran “Seyyit Efdalzâde Hamidüttin” hayatı ve hatıraları

Osmanlı Devleti’nin yedinci şeyhülislâmı. İsmi Hamîdüddîn bin Efdalüddîn el-Hüseynî’dir. Efdalzâde Hamid Efendi adıyle  meşhûrdur. Doğum yeri ve târihi bilinmemektedir. Fâtih Sultan Mehmed Hân birgün İstanbul’da gezerken, Efdal-zâde Hamîdüddîn’e rastladı. Fâtih’in yanında âlimler de vardı. Böyle ara sıra şehri gezmek Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın âdeti idi. Karşılıklı selâmlaştılar. Fâtih; “Sen Efdal-zâde değil misin? Ben seni tanıdım. Yarın dîvânda hazır ol” dedi. Ertesi gün vezirler Fâtih’in odasına girince, Efdal-zâde Hamîdüddîn’in gelip gelmediğini sordu. Vezirler de geldiğini söylediler. Görüşme sonunda, Bursa’daki Muradiye Medresesi’ne günlük elli akçe yevmiye ve imâretten de kâfi miktarda iaşe ile müderris ta’yin edildi. Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın elini öptü ve duâsını aldı.

İLİMLE MEŞGUL OLDU SAKALI DÖKÜLDÜ BELİ BÜKÜLDÜ
Fâtih, Efdalzâde’ye ilimle daha fazla meşgûl olmasını tavsiye etti. Efdal-zâde de bundan sonra kendini tamamen ilme verdi. Hattâ çok çalışmasından dolayı sakalının döküldüğünü ve belinin büküldüğünü söylerler. Hidâye kitabını şerheden Ekmelüddîn’in şerhine haşiye yazdı. Daha sonra Fâtih Câmii etrâfında bulunan Sahn-ı semân medreselerinden birine müderris oldu. Sahn-ı semân’da müderris iken. Ailesiyle civarda bulunan bir köye taşındı. Haftada dört gün medreseye gelir, normal derslerini verirdi. Medrese ile ikâmet ittiği köyün arası uzak olmasına rağmen, derslerini hiç aksatmazdı. Fâtih Sultan Mehmed bir gazâdan dönünce, âlimler karşılamaya çıktılar. Sultan. Efdal-zâde’yi görünce: “Duydum ki sen bir köyde otururmuşsun. Tâ o köyden İstanbul’a gelip, dört dersi büyük bir titizlikle okuturmuşsun. Sen üzerine düşeni yaptın. Biz de üzerimize düşeni yaparız” dedi. Oradaki âlimlere savaş ganîmetlerinden birer esîr, Efdal-zâde’ye ise iki esîr hediye etti. Daha sonra Efdal-zâde Hamîdüddîn, İstanbul kadılığına getirildi. Ba’zı kaynaklar. Efdal-zâde’nin İkinci Bâyezîd zamanında İstanbul kadısı olduğunu söylerler. Hattâ Edirne’de de kadılık yaptığı Kâsım Paşa’nın yaptırdığı câminin vakfiyesinden de anlaşılmaktadır. Efdal-zâde, Sultan İkinci Bâyezîd zamanında, 901 (m. 1495)’de Osmanlı devletinin en yüksek ilmî makamı olan şeyhülislâmlığa ta’yin edildi. Yedi sene kadar bu vazîfede kaldı. Buna göre vefât târihi 903 (m. 1497) olmayıp 908 (m. 1503) senesi olmaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

Eserleri
Üçbaş Mescid-i
Keskin Dede Mescid-i
Şekerciler Han’ı yakınında bir medrese
Kitapları
1-İsfehânî’nin Şerhu Tavâlî’si üzerine haşiye
2-Hâşiyetü alâ şerhi muhtasar lis-Seyyid Şerîf
3-Ecvibe-i müknia alâ şârih-i Hidâye liş-Şeyh Ekmelüddîn.

Kaynakça
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-4, sh. 84
2) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 191
3) Şezerât-üz-zeheb cild-8