Bu caminin kiliseden döndüğünü biliyor muydunuz?

Sünbül Efendi ismini ve Sünbül Efendi camini duymuşunuzdur. Aslında burası yeniden yapılmadı. Daha önceleri burası manastır ve kiliseydi. Latin istilasından sonra ciddi bir onarımdan geçmiş günümüzde Koca Mustafa Paşa Camii’nin esasını oluşturan kilise inşa edilmiştir. İstanbul’un fethine kadar manastır ve kilise olarak faaliyet gösteren bina 1486’da camiye dönüştürülmüştür.

Bugün İstanbul Kocamustafapaşa semti içerisinde yer alan ve dönemin değerli devlet adamı olan vezir Koca Mustafa Paşa tarafından yaptırılan bu tarihini yapının ismi Pir Yusuf Sünbül Sinan asithanesi (tekkesi) olarak bilinmektedir. Kocamustafapaşa camii’nin kısaca tarihine baktığımızda Doğu Roma döneminden kalma özellikle 6. Yüzyıl a ait bir manastır olduğu kabul edilmekle birlikte ismi ‘’Ayios Andreas En Te Krisei’’ manastırı ya da kısaca Aziz Andrea manastırıda denilmektedir ve bu tarihi yapıya ismini veren Ayios Andreas En Te Krisei’ nin Bizans halkına hristiyanlığı kabul ettirdiğine inanılan havari olduğu düşünülmektedir. Bu caminin ismi niye Sünbül Efendi, semtin adı Koca Mustafa Paşa ama caminin ismi Sünbül Efendi ve bu caminin bir başka özelliği de ilk mahyanın burada yakılmış olması. İşte detaylar:

İSMİ NEDEN KOCAMUSTAFAPAŞA DEĞİL?
Yavuz sultan selim han döneminde vezirlik yapan koca Mustafa paşa ile sultanın arası ,vezir’ in şehzadeler yardım etmesi ve onları desteklemesi sebebi ile bozulur. Vezirine oldukça hiddetlenen Yavuz Sultan Selim vezirini idam ettirmekle birlikte Kocamustafapaşa semti ve içerisinde ‘’taş üzerinde taş bırakmayacağım’ ’diyerek bu  doğrultusunda bir ferman verir ve Kocamustafapaşa külliyesini yıktırmak ister. Askerler  ferman ile yıkmak için geldiği Kocamustafapaşa külliyesine  karşılarında Sünbül efendiyi görürler.
CAMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Üç avlu kapısı, iki giriş kapısı vardır. Giriş kapıları camekanlı bölmedendir. Bu kapılar son cemaat yerine açılır ve buradan iki kapıyla camiye girilir. Kürsü, minber, müezzin mahfili ahşaptır. İki kapı arasındaki mermer kitabe avlunun ortasındaki şadırvana bakar. Kocamustafa kapısından girişte sağ ve solda hazire ve sağda metruk ahşap ev bulunmaktadır. Ev şimdi restorasyon edilmiştir.
Kubbe 4 sütuna yaslanır, iki apsid, iki nartekslidir. Sütun başlıkları yapraklı, monogramlıdır. Minare ortadadır. Sağda Safiye Sultan Türbesi, avluda Halvetîye’nin Sümbülîye kolunun pîri, 1493’te vefat eden Pîr Yusuf Sümbül Sinanüddîn Efendi başta olmak üzere, Sümbülîye büyüklerinin türbeleri bulunmaktadır. Sümbül Efendi Türbesi ile şadırvan arasında korumaya alınmış 500 yıllık selvi ve yanında beyaz mermer sütundan tarihi çeşme bulunur.
GİRİŞ KAPISININ BİR BÖLÜMÜ YIKILIYOR
 Sünbül Efendi padişah Yavuz Sultan Selim’ e bizzat karşı gelerek ‘’sultanım şahsın kusuru olabilir lakin külliye yıkılmasın ‘’ diyerek yıkılmaması konusunda  padişahı ikna etmeye çalışmıştır. Fakat ortada verilmiş bir ferman vardır. Bunun üzerine fermanın yerine gelmesi için külliyenin giriş kapısının bir bölümü yıkılır ve bu olaydan sonra külliye Sünbül Efendi  Tekkesi olarak hizmet  etmeye devam eder.

EHLİBEYTTEN ‘’ÇİFTE SULTAN’’ BURADA
Çevresinden de bahsedecek olursak 1486 yılında  kiliseden camii ye çevrilen yapı ,bahçesinde tüm ihtişamı ile ziyaretçilerini karşılanyan 2000 yılı aşkın yaşının olduğu söylenilen  ve hatta devrilme tehlikesine karşı zincir ile tutturulan bir çınar ağacı olduğu ve bu ağacın altında peygamber efendimizin torunlarından HZ. Hüseyin’ in  2 torununun  medfun olduğu  ve ‘’çifte sultan’’ olarak adlandırılan iki adet mezar bulunmaktadır.
BİZANS PRENSESİNİN MEZARI DA BURADA
Camii ye girerken hemen girişte bir mezar daha göze çarpar ve bu mezarın ise dönemin bizans imparatorunun kızı ‘’Sarı Sıdıka’’ isminde Katerina ‘nın mezarı olduğu bilinmektedir. Sarı Sıdıka  Sultan birden Allah  lafzını zikretmeye başlayan devamında ise kelime-i tevhid  getiren   ve daha birçok farklı durumu kendisinde ortaya çıkan bir prenses .Etrafındakiler Prenses Hazretlerinin rahatsız oluğuna dair söylentiler çıkar. Dönemin Hristiyan din adamlarını bu rahatsızlıktan kurtulması adına yaptıkları okumalar, ayinler, dualar bir sonuç vermemekle birlikte Müslüman olan ve aslında Müslüman olduğunu bile  bilmeyen Sarı Sıdıka Hatun  Kabe-imuazama’ ya götürülmek dahi istenir fakat kabe zaten sarı Sıdıka hatun’un ayağına gelmiştir. Hatun’un bu ilahi  durumu ve  hatta sahip olduğu bu özelliğini  sebebi merak edilir . Bu sorunun cevabını hatun’un hizmetini gören hizmetçilerden gelecektir. ’Efendimiz eline bir şey geçtiğinde mal ,mülk ,mücevherat bekletmez dağıtır. Dağıtmayı seven ve cömert birisidir ‘’  şeklinde cevap  gelir.

İLK MAHYA YAKMA GELENEĞİ DE BURADA
Ayrıca camilerimizde ilk mahya burada yakıldığı bilinmekle birlikte daha sonra  diğer camilerimizde sultan Ahmet, Ayasofya, Süleymaniye ve Eyüp Sultan camilerine  yayılmıştır.
SÜNBÜL SİNAN KİMDİR?
Sünbül Sinan Efendi (ö. 936/1529), Osmanlı Devleti hükümdarlarından II. Bayezid (ö. 918/1512), I. Selim (ö. 926/1520) ve I. Süleyman (ö. 974/1566) ile Eftalzâde (ö. 908/1503), Zenbilli Ali Efendi (ö. 932/1526) ve Kemalpaşazâde (ö. 940/1534) gibi meşhur şeyhülislamların yaşadığı dönemde yaşamış ve XV. yüzyıl devlet erkanı, sûfîler ve fakihler tarafından itibar görmüş bir sûfî âlimdir. Sünbül Efendi, Halvetîliğe bağlı Sünbülîlik tarikatını şeyhinden makamı devralmasıyla birlikte kurmuş ve irşad çalışmalarına başlamıştır. Otuz üç yıl süren şeyhlik hayatı boyunca İstanbul Fatih sınırları dâhilinde olan “Koca Mustafa Paşa Cami”nde geçirmiş ve caminin adı daha sonra “Sünbül Efendi Cami” olarak meşhur olmuştur. Yusuf b. Ali b. Kaya Bey” asıl adı, “Zeynü’d-dîn” lakabıdır. Şeyhi Cemâl-i
Halvetî’nin (ö. 899/1494) “Sünbül” adını kendisine vermesiyle “Sünbül Sinan”
ismiyle meşhur olmuştur. “