İstanbul işgalinde kaçırılmak istenen kitabın hikayesi !

Sözlü kaynaklardan aldığımız bilgiye göre Türk dünyasının bilinen en eski Türkçe sözlüğünün Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmış olan Divânü Lügati’t Türk kitabı İstanbul’un işgali sırasında Fransız komutan tarafından para teklif edilerek kaçırılmak istendi. Ama o sırada Feyzullah Efendi Kütüphanesinin müdürü olan Ali Emiri Efendi güzel bir cevap vererek işgal komutanın bu istediğini geri cevirdi. Ne dedi peki?  Komutan ona para teklif etti hem de 30 bin altın gibi büyük bir miktar. Ama Ali Emiri Efendi bu kitap milletimindir diyerek reddetti. Ve kütüphanenin adı da bugün Millet Kütüphanesi olarak bilinmektedir. İşte Divan-i Lügatit Türk kitabının hikayesi:

NEDEN YAZILDI?

Bu eser iki amaçla yazılmıştır: 1- Araplara Türkçeyi öğretmek 2- Türkçenin Arapçadan daha üstün bir dil olduğunu kanıtlamak.  Türk Dünyası bu eserin varlığından haberdardır ancak esere 1914 yılına kadar herhangi bir yerde rastlamak mümkün olmadı. Eserin varlığı biliniyor ama nerde, nasıl bir şey bilinmiyordu.

“Divânü Lugâti’t-Türk’ten ilk söz eden Antepli Aynî diye de tanınan Bedreddin Mahmud’dur. ‘’İkdü’l-Cuman fi Tarih-i Ehli’z-Zaman’’ adlı eserinin birinci cildinde Kâşgarlı Mahmud’un eserinden yararlandığı görülmektedir. Aynî, yalnızca bu eserinde değil kardeşi Şahabeddin Ahmed ile birlikte yazdığı ‘’Tarihü’ş-Şihabî’de’’ de Divânü Lugati’t-Türk’ten yararlanmıştır. Daha sonra Kâtip Çelebi ünlü eseri Keşfü’z-Zünûn’da Divanü Lugati’t-Türk’ü anmıştır.”

KİTAP NERDE BULUNDU?

Mehmet Ünal Taşpınar Bey’in verdiği bilgilere  göre Divan-i Lügatit Türk kitabı zamanın eski maliye nazırlarından Nazif Bey’in evindedir ama kimsenin bundan haberi yoktur. Nazif Bey kitabın değerli bir kitap olduğunun farkındadır ama ne kadar değerli olduğunun farkında değildir. O sebeple kitabı ölmeden önce yakını olan bir kadına hediye eder ve ona der ki: ‘’ Bu kıymetli bir kitaptır. Başın sıkışınca bunu satabilirsin. Ama 30 liradan aşağıya satma.’’

Bir zaman sonra kadın paraya sıkışır ve kitabı alıp Bayezıt’taki Sahaflar çarşısına götürerek Burhan adlı bir sahafa bırakır ve ‘’ Bunu benim için sat. Sen kaça satarsan sat bana 30 Lira ver yeter.’’ der.

Aradan biraz daha zaman geçer. 1914 Yılın başlarında Türk Kütüphaneciliğinin babası Ali Emirî Efendi her zaman olduğu gibi sahafları dolaşmaktadır ‘’Yeni bir kitap düştü mü?’’ diye. Burhan Bey’in dükkanında Divânü Lügati’t Türk’ü görünce heyecan ve mutluluktan adeta kalbi duracak gibi olur ve uzatmayalım efendim 30 Lira kitap için 3 Lira da Sahaf Burhan Efendiye komisyon ücreti olarak toplam 33 Liraya kitabı alır.
NEDEN BU KİTAP BU KADAR ÖNEMLİ?

Taşpınar beyin verdiği bilgiye göre,  Ali Emirî yeni edindiği bu kitabı sağda solda anlatmaya başlar:

‘’Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir… Türkistan değil bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka bir parlaklık kazanacak. Arap dilinde Sibeveyh’in kitabı ne ise bu da Türk dilinde onun kardeşidir. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bu kitaba hakiki kıymet verilmek lazım gelse cihanın hazineleri kâfi gelmez… Bu kitapla Hz. Yusuf arasında bir benzerlik vardır. Yusuf’u arkadaşları birkaç akçeye sattılar. Fakat sonra Mısır’da ağırlığınca cevahire satıldı. Bu kitabı da Burhan bana otuz üç liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığında elmaslara, zümrütlere vermem…’’

KİTABI KİMSEYE GÖSTERMİYOR

Ziya Gökalp başta olmak üzere pek çok Türkçü bu kitabı görmek ister lakin Ali Emirî Efendi hiç kimseye göstermez. Yine de eninde sonunda birilerine göstermek zorundadır zira kitap oldukça dağınıktır. Acaba elindeki kitap Divânü Lügati’t Türk’ün tamamı mıdır yoksa eksik bir kitap mıdır? Bu sorunun cevabını verebilecek tek kişi Kilisli Muallim Rıfat Efendi’dir. Kilisli Muallim Rıfat Efendi kitap üzerinde tam iki ay çalışır. Formaları düzenler. Sayfalara numara koyar ve müjdeyi verir: ‘’Bu kitap noksansızdır.’’

Derken efendim olay meşhur Talat Paşa’nın da kulağına gitmiştir ve Talat Paşa bu eserin yok olmaması için bastırılmasını teklif eder. Sonuç olarak I. Dünya Savaşı yıllarında Divânü Lügati’t Türk, Ali Emirî Efendinin isteği üzerine Kilisli Muallim Rıfat’ın editörlüğü ile bastırılır. (Kâşgarlı Mahmud’un Divânü Lügati’t Türk’ü 25 Ocak 1072 günü yazmaya başladığı, 10 Şubat 1074 günü tamamladığı tespit edilmiştir. Bu hesapça kitap ilk yazılıp tamamlandığı tarihten 840 sene sonra basılmıştır.)
BU KİTABIN UĞRUNDA BİRÇOK KİŞİ ŞEHİT OLDU
Divânü Lügati’t Türk tabii olarak diğer Türk Dünyasında da sevinç ve heyecana yol açtı ve Türkiye dışındaki Türk ülkelerinde de bu kitabın yayınlanması için kollar sıvandı. Ancak ne yazık ki her kim bu işe el attıysa maalesef öldürüldü. Türk dünyasında ilk tercüme girişimi Azerbaycan’da oldu. Sovyet Bilimler Akademisi’nin Azerbaycan Şubesi, bu iş için Halid Said Hocayev’i görevlendirdi. Hocayev, 1935-37 yıllarında bu görevi tamamladı. Fakat Hocayev ve yardımcılarının başarısının mükafatı, ölüm oldu.

1937 yılında bu kez meşhur Uygur şairi ve eğitimcisi şair Muhammed Ali, Dîvânü Lügati’t Türk’ü Uygurcaya tercüme ettiği için katledildi ve bütün çalışmaları yakıldı. Bir diğer Uygur bilim insanı Kutluk Şevki, hac yolculuğu sırasında uğradığı İstanbul’dan Kilisli baskısını alarak ülkesine götürmüştü. Ancak bilim dünyasına hizmet için giriştiği bu çaba maalesef sonu oldu.

Uygurlar, 1944 yılında Şarki Türkistan Devleti’ni kurduklarında, ilk iş olarak Divânü Lügati’t Türk’ün tercümesi işine giriştiler. Bu iş için meşhur âlim İsmail Damollam görevlendirildi. Birinci cildin tercümesi tamamlanmıştı ki, Rusya ile Çin anlaşarak Şarki Türkistan Devleti ortadan kaldırdılar ve İsmail Damollam öldürüldü.

Şarki Türkistan’ın Kızıl Çin tarafından işgal edilmesinden sonra Uygur bölgesinde Sincan Özerk Yönetimi kuruldu. Kaşgar bölgesinin Valisi Seyfullah Seyfullin, maddi kaynak da ayırarak tanınmış şair ve tarihçi Ahmed Ziyaî’yi, Dîvânü Lügati’t Türk’ün tercümesi için resmen görevlendirdi. 1952-54 yılları arasında Divanın tercümesi tamamlandı ve Pekin’e basılması için gönderildi. Baskının giderleri de Kaşgar valiliği bütçesinden ayrılmıştı. Ancak Pekin “karşı devrimcilik ve milliyetçilik” suçlamaları ile Ahmet Ziyaî’yi yirmi yıl ağır hapse mahkûm etti ve Ziyaî cezaevinde işkence altında can verdi, divanın bütün tercümeleri de yakıldı.
Yılmayan Uygurların bir başka girişimi, 1960-63 yıllarında, Çin İlimler Akademisi Sincan Bölümü Müdür Yardımcısı Molla Musa Sayrani tarafından hayata geçirildi. Fakat hem Sayrani ve yardıcımları öldürüldü. Ayrıca tercümenin metinleri de yakıldı.

Uygurların Divan’a merakı bütün bu olanlara rağmen azalmamakta aksine artmaktaydı. Halkın ve aydınların yoğun isteği ile Dîvânü Lügati’t Türk, İbrahim Muti’in yönetiminde Abdusselam Abbas, Abdurrahim Ötkür, Abdurrahim Habibulla, Abdulreşit Kerim Sait, Abdulhamit Yusufi, Halim Salih, Hacı Nur Hacı, Osman Muhammed Niyaz, Emin Tursun, Sabit Ruzi, Muhammet Emin ve Mirsultan Osmanov’dan oluşan 12 kişilik komisyon tarafından tercüme edildi. Bu tercüme ile Divan, 1981-84 yıllarında Urimçi’de 3 cilt halinde ve 10 bin nüsha basıldı.

Divânü Lügati’t Türk, Kazakistan ve Azerbaycan’da ise SSCB’nin yıkılışından sonra yayınlanabildi.

KİTABIN ORİJİNALİ ŞU AN MİLLET KÜTÜPHANESİNDE SERGİLENMEKTEDİR. 

KİTABI DEĞERLİ YAPAN NEDİR?
Dîvânu Lugâti’t-Türk (Türkçe: Büyük Türk Sözlüğü Derlemesi Orta Türkçe döneminde Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat’ta 1072-1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup Batı Asya yazı Türkçesiyle ilgili var olan en kapsamlı ve önemli dil yapıtıdır. Bir kültür hazinesi olan Dîvânu Lugâti’t-Türk (DLT), bir yandan XI. asırda söz varlığının genişliğini ve çeşitliliğini gözler önüne sermekte, bir yandan da o dönemde insan ve toplum yaşamıyla, maddi ve manevi kültürle ilgili, ilgi çekici kayıtlar ortaya koymaktadır. Bu bakımdan zamanımızdan yaklaşık bin yıl önce yazılan DLT, Türkçenin ilk sözlüğü olmaktan öte pek çok araştırmacının teslim ettiği üzere tarihî ve kültürel başvuru kaynaklarımızın da ilklerindendir. Toplumların yaşam biçimleri, dünyayı algılayışları o toplumun dilinde de kendini gösterir. DLT, yaklaşık bir asırdır Türklük biliminin başlıca araştırma konularından biri olmuştur. Bu eser, edebiyat bakımından önemli olduğu kadar kültür özelliklerini yansıtması bakımından da değerlidir.

  Bugüne kadar tam metni Türkiye Türkçesine, Özbek Türkçesine, Kazak Türkçesine, Yeni Uygur Türkçesine, İngilizceye, Çinceye, Farsçaya ve Azerbaycan Türkçesine çevrilen ve dokuz ayrı yayımı gerçekleştirilen Dîvânu Lugâti’t-Türk, pek çok bilimsel araştırmaya ve çalışmaya konu olmuştur.

https://afyonprestij.com/yazarlar/ugruna-nice-bilim-insaninin-olduruldugu-kitap-divan-i-lugatut-turk-127034h

https://tdk.gov.tr/divanu-lugatit-turk/bulunusundan-yayimlanisina-divanu-lugatit-turkun-hikayesi/