Dört cami yaptırdı ama üçünde de ismi yok !

Sultan 3.Mustafa İstanbul’da Laleli Cami, Ayazma Cami ve deprem sonrası yıkılan Fatih Camini yeniden yaptırdı. Ama her dört camide de ismi pek bilinmez. Hatta kendisi serzenişte de bulunmuştur. İkisini su su aldı, birini atam,  birini de baba aldı diye. İşte bugün sizlere Üsküdar’ın tam tepe noktasında bulunan Ayazma Camiinden bahsetmek istiyorum.

SİZİ NAMAZ AYETLERİ KARŞILIYOR
Genelde Osmanlı Padişahları tarafından yapılan camilerin girişinde ve çıkışında mutlaka namazla ilgili ayetler bulunur. Ayazma Cami girişinde :
“İnne’s-salâte kânet ale’l-mü’minîne kitâben mevkûtâ” (Şüphe yok ki namaz, müminler için vakitleri belirlenmiş farz bir ibadettir.) Nisâ, 4:103 âyet-i kerîmesi yazıyor. Mihrabın üstünde ise “Küllemâ dehale aleyhâ Zekeriyye’l-mihrâb” (Zekeriyya Meryem’in bulunduğu mihrâba her girdiğinde..) Âli İmrân, 3:37 âyet-i kerîmesi var.

 CAMİNİN HİKAYESİ
Tarihi 1760’lı yıllara dayanıyor. Üçüncü Mustafa tarafından annesi Mihrişah Emine Sultan ile kardeşi Şehzade Süleyman’ın adlarına Mimar Mehmet Tahir Ağa’ya yaptırılmış. Cami  20 penceresi olan merkez kubbe dört fil ayağına dayanmaktadır. Tabanı mermerlerle döşenmiştir. 86 adet penceresi vardır. Minberi oymalı renkli mermerden, mihrabın içi kırmızı somakidendir. Binanın doğusundaki hünkâr mahfilinin duvarlarında İtalyan çinileri yer almıştır. Cami içinde Hattat Seyyid Abdullah ve Hattat Seyyid Mustafa’nın yazıları vardır. Haziresinde birçok mezar bulunmaktadır. Sol köşedeki çeşme Şair Zihni’nin kitabesi ile süslüdür.
CAMİNİN MİMARİ TARZI SANKİ OSMANLININ DURUMUNU İZAH EDER GİBİ
Camiye avlu tarafından girdiğinizde sizi geniş bir alan karşılar. Sonra ikinci avlu biraz daha küçülür .Ama camiye girince şaşırıyorsunuz. Etrafı bu kadar büyük olan caminin içi niye küçük. Benim ilk aklıma gelen Osmanlı’nın ilk yükseliş sonra da gerileme dönemini andırması geldi. 
Camiye gelir getirmesi için bir hamam ve birçok dükkân yaptırılmıştır. Ayrıca cami, hamam ve avluya bitişik nizamda olan çeşmeye bugünkü Bulgurlu semtinden su getirtilmiştir. Birkaç kez tamir gören caminin yıldırım düşmesi nedeniyle yıkılan minaresi de iki defa yenilenmiştir. Yapı son yıllarda bir tadilat daha geçirerek sağlam bir halde günümüze ulaşmıştır. Caminin bulunduğu yerde daha önce Ayazma Sarayı ve bahçesi olduğundan bu ismi almıştır. Minaresi tek şerefeli merkezi kubbeli, kubbe de dört taşıyıcı payandaya oturtulmuş ve tabanı mermerlerle döşenmiştir.
CAMİ ADETA KUŞ EVİ MÜZESİ GİBİ 
Güney cephesinde Üçüncü Mustafa Türbesi’nde olduğu gibi bir kuş evi dikkat çeker. Ayazma Camii’nin müştemilatı içinde bulunan hamam ve muvakkıthane ise günümüze ulaşamamıştır. Sıbyan mektebi ise yıkılıp yerine yeni bir bina yapılmıştır.
Sultan Mustafa Camii’nin başka bir özelliği de, caminin güney cephesinde üç, batı cephesinde bir, batı avlu giriş kapısı üzerinde üç, doğu avlu giriş kapısı üzerinde iki, hünkâr köşkü doğusunda birer kuş köşkünün bulunmasıdır. Bunlar çok zengin oyma taş güvercinliklerdir. Bu, Osmanlılardaki hayvan sevgisini göstermesi bakımından fevkalâde önemlidir. Çevrecilerin son 15-20 yıldır gösterdikleri gayreti, Osmanlılar asırlar öncesinde gösteriyorlardı.

NOT: “Ayazma”nın kelime anlamı; Hıristiyanlarca kutsal sayılan su. Bahsedilen Ayazma Sarayı çok eski dönemlere ait bir Rum sarayı. Şimdilerde bir apartmanın bodrumu ve kömürlük olarak kullanılıyormuş.

SULTAN MUSTAFA KİMDİR?

30 Ekim 1757’de, eski Londra elçilerimizden Koca Ragıp Paşa’nın sadrazamlık döneminde tahta çıkan Sultan III. Mustafa, annesi Mihrişah Sultan’la kardeşi Şehzade Süleyman adına bir cami yaptırmak istedi. Bu cami için Üsküdar’da, hem Kız Kulesi’ne, hem de Marmara ve Boğaz girişine hâkim bir sırt seçildi. İnşaata 29 Mart 1758’de, eski Ayazma1 Sarayı kalıntıları üzerinde başlandı. Yanında sıbyan mektebi, hamamı, çeşmesi ve muvakkithanesi ile birlikte bu külliye, yaklaşık üç yıl sonra 1761 yılı Ocak ayının bir Cuma günü Sadrazam Ragıp Paşa ve Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin de hazır bulundukları bir törenle ibadete açıldı ve bulunduğu semtin adıyla «Ayazma Camii» diye anıldı.

Sultan III. Mustafa, bu caminin bitiminden hemen sonra, bu defa da Aksaray’da bir başka caminin -Lâleli Camii- temellerini attı, bu mâbet de üç yıl sonra 1761’de bitirildi. Padişah, bu faaliyetinin ardından, 23 Mayıs 1766’daki büyük depremde büyük ölçüde yıkılan Fatih Camii’nin inşasına girişti. Fatih Camii, 46 ay süren uzun gayretler sonucu 15 Nisan 1771’de, yine bir Cuma günü tekrar ibadete açıldı.

Sultan III. Mustafa, yaptırdığı camilerden hiçbirinin kendi adıyla anılmaması üzerine:

“Üç cami yaptırdım, üçüne de başkaları sahip çıktı. Fatih Camii’ni yeniden yaptırdım, atam aldı; Ayazma Camii’ni yaptırdım, su aldı; Lâleli Camii’ni yaptırdım, onu da bir meczup aldı.” diyerek üzüntüsünü ifade etti.  Öte yandan Kadıköy’de, inşa edildiği yıllarda deniz kıyısında olan camiyi 1761 yılında yine  3. Mustafa yaptırmıştır. Mimarı, sarayın hassa baş mimarı Mehmet Tahir Ağadır. Fatih Cami, Ayazma Cami, İskele Cami, Laleli Cami olmak üzere dört cami yaptırmasına rağmen 3.Mustafa’nın ismi pek telaffuz edilmez. Bir de Paşabahçe’de yaptırdığı cami vardır ki bu cami yıkılmış yerine 1964-70 yıllarında yeni bir cami yapılmıştır.

 

CENNET KAPISI

Padişah, Ayazma Camii’nin masraflarına da önem verdi, harcanan her kuruşun, sebepleriyle birlikte kaydını emretti; öyle ki, horasan harcında kullanılan yumurtaların adet ve fiyatları bile bina defterinde belirtildi. Neticede cami için 506.095 kuruş3 49 akçe harcandı. Hâlen Topkapı Sarayı müzesinde muhafaza edilen bu defter, bilginin mümkün mertebe gizli kalması düşüncesiyle, o devrin şifre-steno yazısı olan «siyâkat» hattı ile yazıldı.

Caminin avluya açılan üç giriş kapısı vardır. Üç kapının üzerinde de altın yaldızla ve celî bir hatla âyet-i kerîmeler yer alır. Kuzeydeki ana kapının, – ki caminin ana giriş kapısıdır- üzerinde, meâlen Zümer suresinin 73’üncü âyetindeki şu bölüm yazılıdır:

Namaz şüphesiz, mü’minlere belli vakitlerde farz kılınmıştır.”

Avlunun batı kapısı -orada musallâ taşı da bulunduğundan- cenaze çıkış kapısı, doğu kapısı ise, hazîrenin önünden geçmesi sebebiyle «Cennet Kapısı» olarak tanımlanır.

Caminin mihrap cephesinde bulunan küçük hazirede 52 mezar taşı olup, yatanların çoğu Enderunludur. Mezar taşları yeniçeri külâhlı, kavuklu, sarıklı, hayat ağaçlı, bereket sembolü olan üzümlü gibi çeşitli şekillerdedir. Şair Naşit İbrahim Bey’in kavuğunun sol yanına zarif bir gül takılıdır; kitâbesindeki şiirin sonu şöyle biter:

Bülbül-i kudsî Sürûrî’ye didi târîhini
Nâşid İbrâhîm Bey Gülzâr-ı Adn’i kıldı cây

Caminin batı cephesinde mili kaybolmuş, yazıları kısmen silinmiş, bir basita (güneş saati) vardır. Namaz vakitlerini gösteren bu saat, o devrin tanınmış muvakkitlerinden Şeyh Abdullah’ın eseridir.

 

CAMİNİN BANİSİ:
Sultan III. Mustafa, 1717 yılında doğmuştur. 26. Osmanlı padişahı ve 105. İslam halifesidir. Babası Sultan III. Ahmet, annesi Emine Mihr-i-Mah Sultan’dır. Babasının 1730’da padişahlıktan çekilmesinden sonra yirmi yedi yıl kafes hayatı yaşamıştır. Amcasının oğlu III. Osman’ın ölümü üzerine 1757’de tahta geçmiştir. Başa geçtikten sonra sadrazam Koca Ragıp Paşa’yı görevde bıraktı. Mali durumu düzeltmek için sarayın giderlerini azalttı ve yolsuzlukların üzerine gitti ancak başarılı olamadı. Orduda topçu sınıfını düzeltmek için Baron de Tott’a “Sürat topçuları” adında askeri bir birlik kurdurdu. Rusların 1770’te Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakmaları üzerine yeni bir donanma hazırlanmasına çalıştı. Bu donanmanın subaylarını yetiştirmek üzere okul kurdu. Laleli Camii’ni yaptırdı. Ayrıca depremde yıkılan Fatih Camii’ni yeniden yaptırdı. Saltanatının son dönemine 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı hakim oldu. Sultan III. Mustafa ordusunun zayıflığını bilmekle beraber II. Katerina döneminde Rusya’nın Lehistan’a yaptığı müdahaleler yüzünden Rusya’ya karşı savaş ilan etti. Savaş sırasında Baltık Denizi’nden yola çıkan Rus Donanması Çeşme’de Osmanlı donanmasını yaktı. Sultan III. Mustafa savaşı bitirmek için girişimlerde bulundu ancak başarılı olamadı. Savaş sürerken öldü. Laleli de kendi yaptırdığı Laleli Külliyesi’nin içindeki Sultan III. Mustafa Türbesi’nde yatmaktadır.
BAL VE YUMURTA İLE YAPILAN CAMİ
Eskiden sıva çamurları bal, yumurta ve civa ile hazırlanıyordu. Bu caminin sıvası için 8750 yumurta, 626 okka halis bal ve 1060 kuruşluk da civa kullanılmıştı. Ayrıca caminin iç süslemelerinde deve kuşu yumurtalarından istifade ediliyor. 19.630 kuruş karşılığında 151 deve kuşu yumurtası alındığı belirtiliyor. Bitmedi, devrin en yüksek ayarlı altını olan “Yıldız altını”da kubbe kazanlarının, minare alemlerinin ve diğer bir takım yerlerin yaldızlanmasında kullanılıyor. Gerçekten bu defter altın değerindedir ve Osmanlı’nın camiye verdiği önemi ayan beyan anlatmaktadır. Öyleyse yazımızın başlığını hafifçe değiştirelim ve “Cami inşaatında kullanılan bal, yumurta ve altın” diyelim.