Yandı, yıkıldı, satıldı sonra yine aslında döndü Cami oldu !

İstanbul’da Tophane’de bulunan Ebülfazl Mehmed Efendi hayratı olan Ebülfazl Mehmed Efendi Camii XVI. yüzyılda Mimar Sinan eseri

*ÜNLÜ TARİHÇİ İDRÎS-İ BİTLİSÎ’NİN OĞLUNUN HAYRATI *

Tophane sırtlarında, içinde konağının da bulunduğu denize hâkim, manzaralı ve çok geniş bir arazide inşa edilen Camii Sultan II. Selim devrinde (974’ten-977’ye) başdefterdarlık yapan Ebülfazl Mehmed Efendi Camii tarafından yaptırdırıldı. Ünlü tarihçi İdrîs-i Bitlisî’nin oğlu olan Ebülfazl Mehmed Efendi bu hayratın Mimar Sinan tarafından yapılmasını dilemiş ve Camii, Camii’nin kapısı üstünde bulunan ve bizzat Ebülfazl Mehmed Efendi tarafından yazılan kitabesinde yazıldığı üzere, 1554 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Camiinin hayret olduğunu Mehmed Edendi mezar taşına da yazılmasını istemiştir.

1574 yılında ilk evladını Boğaziçi’nde boğularak öldüğünü ve onu kaybettiğini öğrenen Mehmed Efemdi Hac yolculuğuna çıkan ve yolda Şam’da vefat eden Mehmed Efendi Mezar taşı üzerinde, “Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât el-merhûm el-mağfûr Ebülfazl Mehmed Efendi rûhiyçün el-Fâtiha, sene 961” ibaresi okunmaktadır. Buradaki tarih caminin yapım tarihidir. Bu duruma göre Hadîkatü’l-cevâmi‘de türbesinin cami yanında olduğunun yazılması hatalıdır. Mevcut mezar taşı ise hâtırasını yaşatmak için teberrüken konulmuş olmalıdır.
*GECEKONDULARIN İSTİLASINA UĞRAYAN VE İSTANBUL YANGINLARDAN ETKİLENEN HAYRAT *

Cihangir yangınından etkilenen Camii’lerin yaptırılmamalı ve “hayrat binalardan değersiz olanların bir an evvel tasfiyesi ve paraya çevrilmesi her noktadan lüzümlu idi” (vakıflar Beyoğlu bölgesi Halim Baki Kunter) düşüncesinden Mimar Sinanın eseri olan Ebülfazl Camii’de hasar gördü: “Tophane’de Defterdar Yokuşu’nda bulunan Ebülfazl Camii harabesi yangın sahası içinde perişan haliyle gözleri ve gönülleri incitmekte idi… Meşrutiyet senelerinde o semtte çıkan bir yangın esnasında yanmış ve dört duvarla yarısı yıkılmış bir minareden ibaret kalmıştı. Önünde ve etrafında 100 kadar mezarı ihtiva eden küçük bir makbere vardı. Burası her gün biraz daha tahribe, türlü telvisata ve hürmetsizliğe mâruz kalıyordu. Hâkim bir yerde inşa edilmiş olduğu için bu enkaz yığını harap ve elîm heyetiyle denizden ve limandaki gemilerden de görünüyordu. Cami tamir ve ihya kabul etmez bir vaziyette idi. Mahallinin ihtiyacına göre yeniden inşasını icap ettirecek bir lüzum da yoktu. Caminin ve makberenin kaldırılması, kıymetli olan arsasının satılarak bedelinin diğer hayratın ve âbidelerin tamirine tahsis edilmesi icap ediyordu…” denilmektedir (gerekçenin tamamı ve yapılan işler için bk. Halil Eldem Hâtıra Kitabı, II, 112-113).

Böylece Osmanlı döneminin ünlü bir fikir adamının kurduğu ve Mimar Sinan’ın inşa ettiği bir vakıf eseri yıkılıp ortadan kaldırıldı. Fakat nasılsa arsa derhal satılıp paraya çevrilemedi. Yıllarca boş olarak durduktan sonra gecekonduların istilâsına uğradı.

*TÜRKİYE DİYANET VAKFI CAMİİ’YE OLAN VEFAYI YERİNE GETİRMEK İÇİN TEKRAR İNŞA ETTİ *

1986 yılında caminin ihyası Eski Eserler Koruma Bölge kurulundan geçirildi fakat kabul edilmedi. 1991 yılında ise Türkiye Diyabet Vakfı Osmanlı döneminin ünlü bir fikir adamı olan Ebülfazl Mehmed Efendi ve Mimar Sinan’ın inşa ettiği bir vakıf eseri olan Camii’nin tekrar İstanbul’a kazandırılması için çalışmalar başladı; 1994’de yılında tamamlanan camii eski resimlerinden esinlenerek yapılmaya başlandı.

Yangından etkilenen Camiinin fevkanî bir yapı olduğundan avludanq son cemaat yerine, ahşap olduğu anlaşılmış ve yangından yok olan çifte merdivenle çıkılıyormuş. Taş ve tuğla karışığı olarak örülen duvarlarında her cephede altlı üstlü pencereler açılmıştı. Cümle kapısının sivri kemeri içinde, caminin mimarisinin sadeliğine karşı son derece süslü ve oldukça girift hatla yazılmış kitâbesi yer alıyordu. Cami enine dikdörtgen bir plana sahipti. Bu bakımdan Sinan’ın ahşap çatılı diğer bazı camilerine çok benziyordu. Topkapı yolunda Kazasker, Şehremini’de Odabaşı, Balat’ta Ferruh Kethüdâ, Yedikule’de Hacı Evhad camilerini andıran bir mimarisi vardı. İç süslemesi hakkında bilgi yoktur. Evvelce içinde çiniler olabileceği, ahşap çatının içinde de yine ahşaptan gizli bir kubbenin bulunduğu tahmin edilmektedir. Eski fotoğraflarda tamam halde görülen tuğla minare, şerefe çıkmasının sade oluşu yüzünden geç bir tarihte yenilenmiş olmalıdır.

KAYNAK: https://islamansiklopedisi.org.tr/ebulfazl-mehmed-efendi-camii