Yılların kanayan yarası: Hatay ve Suriye’deki Türkler

Suriye’de bulunan Türkler ve Türkiye’de bulunan Suriyeliler, “neden toprak sahibi olamıyor?”

Yurtdışından ülkemize gelen mültecileri yani muhacirleri konuşacağız. Ve Hatay’ı da konuşacağız. Biliyorsunuz ki Hatay Cumhuriyet kurulduğunda Suriye’ye bağlıydı. Daha sonra bağımsız oldu ve sonrasında da Türkiye’ye bağlandı. Ancak bir küçük ayrıntıyı yıllardır unutuyoruz. Geçen gün gazete okurken Av. Kerim Altıntaş beyin aktardığı ilginç bir bilgiye rastladım. Hemen telefona sarılarak Kerim beyden bu bilgiyi okuyucularla paylaşmasını istedim. Konu şu: Suriyeli vatandaşlar Türkiye’de toprak sahibi olamıyorlar. Bunun nedeni nedir acaba? Acaba bizim Suriye’de yaşayan Türklerimiz ne yapıyorlar? Onlar toprak sahibi olabiliyorlar mı? İnşallah bu ayrıntıları kendisinden dinleyeceğiz. Kerim bey merhabalar.

Av. Kerim Altıntaş: Merhabalar Fahri bey.

Fahri Sarrafoğlu:  Kerim bey ilginç bir konuyu gündemimize getirdiniz ve gündemde kalsın istiyoruz bu konuyu açıklayabilir miyiz? Neden Suriyeliler ülkemizde toprak sahibi olamıyor?

Av. Kerim Altıntaş: Biliyorsunuz Suriye eskiden Osmanlı İmparatorluğu’nun parçasıydı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye Fransızlar tarafından kontrol edilmeye başlandı. Onların mandasında yönetiliyordu. Daha sonra savaş bittiğinde ve anlaşmalar yapıldığında şu anki Hatay’ın bulunduğu İskenderun sancağı özerk bir yapı ile Suriye Cumhuriyeti’ne bağlanmıştı. Bir de Fransızlarla 1933 yılında bir anlaşma yapmışız. Bu anlaşmada Hatay’ın yönetimi, sistemi Suriye’de yaşayan Türklerin mal varlıklarının ne olacağını karara bağlamışız. Tabi bu sorun çözülememiş ve devletimiz 1939’da, 1942’de, 1957’de aldığı Bakanlar Kurulu kararıyla Suriyelilerin Türkiye’deki mal varlıklarına bazı tedbirler ve sınırlamalar getirmiş.

Fahri Sarrafoğlu: Onun temeli ne? Suriye’de yaşayan Türk vatandaşları vardı biliyorsunuz.

Devletler kurulduktan sonra birçoğu kendi ülkesinin sınırları neresi ise o sınırlar içerisine göç etti. Türkiye’de yaşayan Araplar da kendi ülkelerine gittiler. Tıpkı daha önce Yunanistan’la aramızda gerçekleşen mübadele gibi… O dönemlerde Yunanistan da Osmanlı toprağı idi bazı değişiklikler yapılmıştı. Mal varlıkları vardı, gelenler gelmeyenler vardı bir sürü sorunlar yaşanmıştı. Aynı şey Suriye’de de yaşanmış. Daha sonra Hatay bağımsızlığını kazanıp Türkiye’ye katıldıktan sonra Suriye devleti Türklerin mal varlıklarına el koydu. Yani Suriye’de yaşayan Türkler ’in tüm mal varlıklarına el konuldu. Bizim devletimiz de 1927 yılında çıkartılan mukabele bil-misil kanunu ile (yani bir ülke bana nasıl muamele ederse ben de ona aynı şekilde muamele edeceğim anlamına gelen kanun türü) cevap verilmiş.
Fahri Sarrafoğlu: Peki, bu sınırlama sadece gayrimenkullerle mi ilgili?

Bu kanuna dayanarak 1966 yılında Resmi Gazete’de yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye’de tüm Suriyelilerin mal varlıklarına ve haklarına el konulmuştur. Bunlar sadece gayrimenkul ile sınırlı değil. Suriyelilerin kuracakları şirketler, banka hesapları, onların herhangi bir alacakları gibi her şeyine el koydu. Bu ne demek? Siz Suriye vatandaşısınız mal varlığınız var. Ama bunun üzerinde istediğiniz gibi tasarrufta bulunamıyorsunuz bu malları Türkiye hazinesi yönetiyor. Örnek verelim siz Suriye vatandaşısınız. Ve İstanbul’da merkezi bir konumda bir gayrimenkulünüz var. Onun kirasını Türkiye Cumhuriyeti devleti alıyor. Tapu halen sizin adınıza ancak satamıyorsunuz, kiradan faydalanamıyorsunuz. Bunun gibi sınırlamalarla karşılaşıyorsunuz. Türkiye devleti bünyesinde açılan bir emanet hesapta bu paralar toplanıyor. Eğer ki ileriki bir dönemde Suriye ile anlaşma yapılırsa geri iade edilecek bunlar. Bu şekilde geleceğe bir sorun yumağı taşıyoruz. Bu durum 1966’daki bakanlar kurulu kararından bu yana devam ediyor. Bu yüzden Suriyeliler hiçbir mal almıyorlar. Gider alırlarsa da hiçbir şekilde faydalanamazlar.

Fahri Sarrafoğlu: O halde şunu düzeltelim. Sokaklarda gördüğümüz Suriyeli esnafın dükkanları kendilerine ait değil mi?

Av. Kerim Altıntaş: Evet. Suriyelilerin olmama ihtimali yüksek. Şu anki konjonktürde bu kanun ne kadar uygulanıyor onu bilemiyoruz.

Fahri Sarrafoğlu: Peki bir de olayın diğer yüzüne bakalım Kerim bey. Bizim Suriye’deki Türk vatandaşlarımızın mal varlığı da aynı şekilde mi?

Av. Kerim Altıntaş: Evet aynı şekilde el konulmuş durumda. Bizim orada yaşayan çalışan müvekillerimiz de olmuştu daha önceden. Onlar bir şekilde bu gayrimenkulleri Suriyeli vatandaşlara satarak nakite dönüştürüp çıkmak zorunda kalmışlar. Ama tabii ki mağdur olan birçok insan da var.

Fahri Sarrafoğlu: Peki Kerim bey bununla ilgili çözüm öneriniz var mı?

Av. Kerim Altıntaş: Çözüm her iki devletin de bu konuda irade ortaya koyması. Bugünkü Suriye savaşı devam ettiği müddetçe bunun nasıl çözüleceğini bir muamma olarak kalacaktır. Oradaki iktidarla Türkiye devleti arasında bir anlaşmazlık var. O sorun çözülmeden de bu sorunun çözüleceğini sanmıyorum. Ama bize düşen bunu gündeme getirerek anlatmak ve bir kıvılcım oluşturmaktır. Şu an Türkiye’de yaşayan Suriyeliler’e karşı gittikçe büyüyen bir antipati var. Hâlbuki onların Türkiye’deki durumu da yine çok iç açıcı değil. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz gibi onların burada gayrimenkuller üzerinden tasarrufta bulunma hakları yok. Suriyeli vatandaşlar başka bir ülkenin veyahut Türk Vatandaşı olarak mal varlığı edinebiliyorlar. Ya da Türklerle ortaklık yaparak Kürtler üzerinden işlerini yürütüyorlar. Ama nasıl olursa olsun şunu belirtmeliyiz ki şu an ortada çözülmesi gereken bir sorun var.

Not: 19 Eylül 2018 tarihli Erkam Radyo İstanbul’un Sırları programında Avukat Kerim Altıntaş ile yaptığımız röportajın dökümüdür.