İstanbullu az konuşur, konuşursa çiçeklerle konuşur

İstanbul’un sırları: 327 makale .
İstanbullu olmak bir güzelliktir. İstanbullu konuşur, ama boş konuşmaz, vereceği mesajları da sözle değil çoğunlukla çiçeklerle verir. Hasta varsa evinde penceresine çiçek koyar, cenaze varsa sokakta ya da evlenecek gelinlik kız varsa hepsi çiçeklerle anlatılır.  1716 yılında eşi İngiltere’nin Osmanlı elçisi olarak atanınca, Leydi Mary Wortley Montagu eşi ve oğluyla birlikte İstanbul’a gelir. Lâle devrinin başlangıcı olan bu dönemde iki yılını geçiren Leydi Montagu, İngiltere’de bulunan arkadaşlarına İstanbul’daki izlenimlerinin en ince ayrıntılarını içeren birçok mektup yazar. Çiçeklerden söz ettiği “Şarktan Mektuplar” adındaki kitabında şöyle bahsetmiştir: “Parmağınızı bile oynatmadan çiçekler ile tartışabilir, azarlayabilir, dostluk, aşk, nezaket mektupları yazabilir ve hatta haber bile gönderebilirsiniz.” İşte İstanbul’da çiçeklerin dili:

İSTANBUL ÇİÇEKLERİ YOK OLUYOR

İstanbul florası yaklaşık 2 bin 500 türden oluşuyor ve bunlardan 39 tanesi dünyanın başka hiçbir yerinde yetişmeyen çok nadir türler. Ve ne yazık ki çoğunun nesli betonlaşma, yanlış ağaçlandırma gibi nedenlerden tükenme tehdidiyle karşı karşıya.
Avrupa’yı da etkisi altına alan Osmanlı çiçek kültürü, önemli askeri başarıları ve kanunlarıyla Osmanlıya en ihtişamlı zamanını yaşatan Kanuni Sultan Süleyman döneminde gelişmiş; bu dönem, Osmanlıların, çiçek ve bahçe kültürü açısından çok parlak bir dönemi olmuştur

KASAPLAR 6 AY KASAPLIK SONRA NEDEN BAHCIVANLIK YAPIYORDU?

Osmanlı’da kasaplık sürekli hayvan kesme ve et parçalama üzerine olduğu için merhametleri azalabilir diye devlet, altı ayda bir kasapları izne çıkarır ve onların bahçıvanlıkla meşgul olmasını sağlar, böylece kaybettiği insani duyguları yeniden kazanmaları sağlanırmış. Yani çiçekle uğraşmak insanda merhameti artırıyor. Bir diğer örnek ise hasta tedavilerinde bir araç olarak çiçeğin kullanılmasıdır. Evliya Çelebi’nin, Edirne Bayezid Han Bimarhanesi’nin bahçesinde bahar gelince açan deveboynu, müşk-i rumi, gülnesrin, şebboy, karanfil, reyhan, lale, sümbül gibi çiçeklerin kokularının etkisi ile akıl hastalarının tedavilerinde kullanıldığını bilgisini anlattığı bildirilmektedir.
ŞÜKUFE NE DEMEK?
Şükûfe” kelime manası olarak açmamış çiçek anlamına gelir. Osmanlı devletinde 17. yüzyılda çiçek yetiştiriciliği artık bir usta çırak ilişkisine dönüşmüş ve o dönem İstanbul’da bir sanat hâline gelmiştir. I. Mahmut da bu sanat ile ilgilenmiş pek çok lâleye isim babalığı yapmıştır. Aynı dönemde çiçek ile ilgili bilgileri içeren kitaplar yazılmaya başlanmıştır. “Şükûfenâme” adı verilen bu kitaplar, çiçek yetiştiriciliği merakını anlatır. Örneğin, Sultan Ahmet ve Nevşehirli İbrahim Paşa zamanında yazılan “Defteri Lâlezar-ı İstanbul” adlı kitap binlerce lâlenin ismi, yetiştiricileri ve özellikleri hakkında değerli bilgilere yer verir. Zamanla çiçek yetiştiriciliği hakkında bilgilerin artmasıyla, kitaplar da arka arkaya gelir. 1660 yılında yazılan Ali Efendi’nin resimli şükûfenâmesinden sonra Mehmet Ubedi’nin kitabı ve 20 küsür sene sonra Mehmet Lâlezârî’nin iyi bir lâlenin nasıl yetiştirileceğini anlatan “Mizanül Ezhâr” adlı kitabı bu alanda yazılmış önemli eserlerden bazılarıdır.

ÇİÇEKLER NASIL KONUŞUR?
homas Allom ve Edmondo de Amicis de bu gizli çiçek dilinin varlığını teyit etmişlerdir. 18. yüzyılda İstanbul’da bulunan Allom, yazdığı mektubunda portakal çiçeğinin ümit, kadife çiçeğinin ümitsizlik, horoz ibliğinin değişmezlik, lâlenin ise sadakatsizlik anlamına geldiğini belirtir. Allom’a göre selam adı verilen çiçek demetleri de mektup yerine geçiyordu. Hatta sayılarına ve çeşitlerine göre sevgililerin birbirine karşı duygularını ifade ediyordu.  Portakal çiçeği umudu, kadife çiçeği umutsuzluğu, horozibiği değişmezliği simgelemektedir.

Osmanlı’da çiçeğe gösterilen yoğun ilgi sonucu kurulan Çiçek Severler Derneği’nin başındaki çiçekçibaşı padişah tarafından tayin edilirmiş. Yetiştiriciler çiçeklerini, çiçekçiler meclisine getirir, meclis bunları inceler ve kendinden önceki türlere benzemiyorsa yeni bir isim verilirmiş. Ayrıca en güzel çiçeği seçmek üzere yarışma düzenlenilirmiş. Bu yarışmaya sıradan çiçeklerle katılmak imkânsızmış. (5) 17.Yüzyılda Osmanlı’da önce ‘Ser Şükufeciyan-ı Hassa’ diye adlandırılan Çiçekçi başılık kurumu, sonra da ‘Çiçek ercümen-i Danişi’ yani Çiçek Akademisi kurulmuştur.

 

 

 

Kaynak: https://www.cicekakademi.com/cicek-akademi-blog-yazilari/79/istanbul-cicekleri

https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/osmanlida-ciceklerin-dili-h42345.html

 

https://www.plantdergisi.com/dr-ogr-uyesi-selma-kosa-sila-mihriban-gural/osmanli-devletinde-cicek-sevgisi-ve-bir-devre-adini-veren-lalenin-yolculugu.html

https://www.zdergisi.istanbul/makale/osmanlinin-cicekleri-28