İLK RASATHANEMİZ NİYE TOP ATIŞLARI İLE YIKILDI?

İstiklal Caddesinden Odakule’ye doğru yürürken duvarda asılı bir levha görürsünüz. İlk rasathane çalışmalarının burada yapıldığı yazılıdır. Yani depremle ilgili çalışmayı biz çok önceden başlatmışız.  Fakat cahillik ve bağnazcılık  her dönemde sıkıntıdır. Hem bir taraftan depremden korkuyoruz hem de deprem araştırması için kurulan “Rasathaneyi” kendi topumuzla yerle bir ediyoruz. Evet, ilk rasathanemiz Kaptan-ı Derya Kılıç Ali  Paşa tarafından yerle bir ediliyor. Neden, niçin, nasıl mı?  Nasılından önce isterseniz, ilk rasathanemiz hakkında bilgi verelim.

İşte detaylar: Takiyüddin’in Rasathanesi (Dar-ü’r Rasad-ül Cedid), 1575 yılında Osmanlı bilgini Takiyüddin tarafından İstanbul’da Tophane sırtlarında kurulan gözlemevidir.1571 yılında Osmanlı Sarayı’na müneccimbaşı olarak atanan Takiyüddin’in padişah III. Murad’a, astronom Uluğ Bey’in Semerkant’da hazırlattığı “Zic-i İlhani” adlı astronomi gözlem ve hesaplarının eskidiğini belirten raporunu sunmasından sonra kurulmuştur.

1580 yılında, Şeyhülislam Kadızade’nin onaylayan fetvası ve padişah III. Murad’ın emriyle rasathane denizden topa tutularak yıkılmıştır.

NEDEN YIKILDI?
Tamamlanmasının üzerinden birkaç ay geçtikten sonra beliren bir kuyruklu yıldız nedeniyle Sultan III. Murad Takiyüddin’den kehanette bulunmasını talep etmiş, o da bu yıldızın bir mutluluk ve saadet devrinin habercisi olduğu tahmininde bulunmuştu. Ancak bunun tam aksine o devirde ortaya çıkan bir salgın hastalığın getirdiği felaket nedeniyle rasathanenin muhaliflerinin sayısında bir hayli artış olmuştu. Takiyüddin gözlemlerine bir iki yıl daha devam edebilmişti. İlber Ortaylı’ya göre İstanbul’daki bir depremden sonra halk ayaklanmış ve depremin rasathane yüzünden olduğunu söylemişlerdir. Sarayın önünde büyük gösteriler olmuş, bunun üzerine III. Murat, denizden top atışı ile rasathaneyi yıktırmak zorunda kalmıştır.

TAKİYÜDDİN KİMDİR?

Takiyüddin, Mısır’a yerleşmiş bir Türk ailesinin oğlu olarak ya Kahire’de ya da Şam’da 1521 ya da 1526’da doğmuş, yine bu şehirlerde döneminin tanınmış hocalarından fıkıh, hadis ve tefsir dersleri aldıktan sonra ders vermek üzere yine Mısır’a gitmişti. İki kez İstanbul’a geldiği fakat yeniden Mısır’a döndüğü bilinir. İstanbul’a ilk gelişinde (1553?) kendisinden yaklaşık 100 yıl önce İstanbul’a gelen bir başka müneccimin, Osmanlı ülkesinde astronominin kurucusu sayılan Semerkand’lı Ali Kuşçu’nun torunu Kutbeddinzade Muhammed Efendi gibi bilge kişilerle dostluk kurduğu ve bilgisini arttırdığı rivayet edilir.

Şemailname’deki ve Alatü’r-Rasadiyye’deki minyatürlerden anlaşıldığına göre rasathanenin Takiyüddin ile birlikte, sekizi râsıd (gözlemci), dördü kâtip ve diğer dördü de yardımcı olarak vazife yapan on altı kişilik kadrosu vardı. Kullanılan gözlem aletleri yazının sonunda değineceğim Danimarkalı Tycho Brahe’nin rasathanesinde kullanılan aletlerle büyük benzerlik gösteriyordu. Bunlardan en az dördünü Takiyüddin’in geliştirdiği tahmin edilir. Takiyüddin gözlemlerini Sidrot Muhtaha’l-Efkâr fi Melekût al-Felek al-Devvâr veya al-Zîc al-Şehinşâhî adlarıyla bilinen eserinde toplamıştır. Takiyüddin rasathanede yaptığı gözlemlerle Güneş ile ilgili cetvellerini tamamlayabilmiş ise de Ay ile ilgili cetvelleri tamamlayamamıştır.

Osmanlı ülkesinin bu en başarılı astronomunun nerede gömülü olduğu bilinmemektedir.