BU ÇEŞMEDEN SU İÇERKEN “DAYAK YİYEBİLİRSİNİZ”

Aman nereden bu çıktı dayak hikâyesi demeyin, evet, Osmanlı döneminde bu çeşmeden su içtikten sonra veya su aldıktan sonra eğer para ödemezseniz dayak yiyebilirsiniz. Tarihi kaynaklarımızın verdiği bilgiye göre, yeniçerilerin kontrolünde olan bu çeşmenin üzerinde ÇINAR AĞACI kabartması vardır. Yeniçeri askerleri burada nöbet tutuyor ve su içenden, su doldurandan para alıyor. Özellikle sakalar su satmak için buraya geldiklerinde de yine yeniçeri askerine para ödemek zorundaydılar. Vaka-i Hayriye olayından sonra yani Yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra halk rahat rahat su içebilmiştir buradan. Ve bu çeşmenin başka bir hikâyesi daha var. İşte detaylar:

 

İKİ TANE KULESİ VARDIR
Kanunu Sultan Süleyman Çeşmesi, Aksaray metro durağı karşısında, Horhor Caddesi üzerindedir. Horhor Tekkesi olarak da bilinen Hindîler Tekkesi girişindeki çeşme, iki tarafındaki pencereli kuleleri ve piramidal çatısıyla heybetli bir şekilde halen ayakta durmaya devam ediyor. Zamanında su terazisi ve maksem olarak kullanılan yapı aynı zamanda çeşme olarak da tasarlanmış. İstanbul’un en eski su tesislerinden olan yapı, Fatih devri eserleri arasında gösteriliyor. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman tarafından Memar Sinan’a ihya ettirilmiş ve Kanuni’nin vakfına dahil edilmiş. Mimar Sinan’ın Kırkçeşme su şebekesinin şehir içinde en önemli dağıtıcılarından biri bu yapı olmuş. Su dehlizlerden gelip hazneye akarken kulelerden hor hor diye sesi duyulduğu için bir ara Horhor Çeşmesi olarak adlandırılmışsa da esas Horhor Çeşmesi daha yukarıdadır.

MANAV OLARAK KULLANILIYOR
Çeşme yıllarca harap bir vaziyette kaldı. Bu arada ön cephesi manav olarak kullanıldı. Çeşme neredeyse görünmez bir haldeydi.  Nihayet 2010 yılında restore edilerek hizmete açıldı. Aynı yıl arkasında bulunan Hindular Tekkesinde de restorasyon çalışmaları da bitmek üzere.
HAMALLAR İÇİN ÖZEL TAŞ VAR
Bu çeşmede diğer çeşmelerden farklı olarak, sağda –solda iki tane büyük oturak taşı vardır. Bunun amacı yükü ile su içmeye gelen hamalların, sırtındaki yükü indirip bindirirken zorlanmasınlar, bu taşa koysunlar diye Mimar Sinan tarafından özel bir estetik ve zarafetle yapılmıştır. Bu da ecdadımızın insana verdiği değeri göstermektedir.

 

Kaynak: Süleyman Faruk Güncüoğlu’nun hazırladığı “İstanbul’un Kitabı Fatih”