ŞADIRVANLARDAKİ OTURAK TAHTASINI KİM İCAT ETTİ

MÜNZEVİ Cami ilk oturak tahtasının olduğu camidir 

Ecdadın yaptırdığı hangi camiye gitseniz mutlaka bir hikâyesi vardır. Hele hele o esere Mimar Sinan’ın eli değiyorsa bilin ki mutlaka bir özelliği bir farklılığı vardır. İşte sabah namazı için gittiğimiz Eyüp Sultan Semtindeki Münzevi Camiinin de böyle bir hikâyesi varmış. Bugün şadırvanlarda oturduğumuz bir tahta var değil mi? İşte ilk yapıldığında bu oturak taşları veya oturak tahtaları yoktu. Ayakta abdest alınıyordu. Ayakların konacağı bir taş vardı sadece.  Gelin abdesthanelerdeki ilk oturak tahtasını kimin yaptığını beraber okuyalım:

KENDİ İCADI ABDEST OTURAK TAHTASI
Süleyman Subaşı Mescidi veya Münzevi Mescidi veya Karcı Süleyman Mescidi;
İstanbul Eyüp Nişancı’da Münzevi Caddesi ile Süleyman Subaşı Türbesi Sokağı’nın kesiştiği yapı adasında 1545 tarihinde inşa edilmiştir. Mescit Karcı Süleyman Süleyman Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Erken Osmanlı döneminde yapılan camii Süleyman Subaşı tarafından yaptırılmıştır. Moloz taş arasına tuğla hatıllı olarak inşa edilmiş olan caminin minaresi yapının sol cephesindedir. Geçtiğimiz yol restore edilen yapı Mimar Sinan tarafından yapılan küçük boyutlu camilerden biridir. Bu cami ile ilgili olarak Hüseyin Ayvansarayi Hadikatül Cevami kitabında şu bilgileri verir. Banisi Müzevvir Süleyman Subaşı’dır. Kendi dahi mescit civarında medfundur. Oturak tahtası denilen ayak tahtası bu mescidin banisi Süleyman Subaşı tarafından icat edilmiştir. Abdest alanların üstüne sıçramaması ve daha az su kullanımının sağlanması amacıyla şadırvanlara küçük musluklar takılır, muslukların karşısında abdest alanların oturup ayaklarını yıkayabilmeleri için taş veya ahşaptan yapılmış oturaklar olur. Üst yapıyı taşıyan direk ve sütunların arasında iç mekânı da sınırlayan yüksekçe ikinci bir oturma sırası vardır.  Süleyman Subaşı aynı zamanda kendisi ehli tasavvuf olup “Karabaşi” tarikatına mensuptur.

İSTANBUL’DA İLK ŞADIRVAN FATİH CAMİİNDE
Osmanlı mimarisinde şadırvan diye adlandırılan ilk yapı 875 (1470) tarihli İstanbul Fâtih Camii avlusunda görülür. Fâtih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde “şâdırvân-ı hurşîd-nişan” şeklinde bahsedilen sekizgen planlı baldaken tarzı şadırvanın sivri külâhlı üst yapısını sekiz sütun taşımaktadır.

Şadırvanları biçimlerine göre dört grupta toplamak mümkündür.
1. Bir Havuzdan İbaret Şadırvanlar.
2. Üst Örtüsü Havuz Köşelerine Yerleştirilmiş Sütunlarla Taşınan Şadırvanlar. Üstü kapalı bir havuzdan ibaret bu şadırvanların üst örtüsünün kenarlarında geniş saçakları bulunur. Osmanlı camilerinin avlusunda sıkça görülen kapalı bir kütle şeklindeki bu tip şadırvanların saçakları abdest alanları yağmur ve güneşten korur.

3. Baldaken Tarzı Şadırvanlar. Osmanlı devrinde çoğunlukla baldaken tarzı, üstü kapalı, yanları dışa açık şadırvanlar yapılmış ve diğerlerinden farklı olarak geleneksel bir şadırvan formu geliştirilmiştir.
4. Münferit Tipteki Şadırvanlar. Bazı havuzların üstü suyun kirletilmemesi için metal bir şebeke veya tel kafesle örtülmüştür.